12 Haziran 2017 Pazartesi

RESÎDEN-İ RÂH-I Û BE-DERYÂ-YI ÂTEŞ // Şeyh Galip // Hüsn ü Aşk’tan

RESÎDEN-İ RÂH-I Û BE-DERYÂ-YI ÂTEŞ // Şeyh Galip // Hüsn ü Aşk’tan
Hüsn ü Aşk’tan

RESÎDEN-İ RÂH-I Û BE-DERYÂ-YI ÂTEŞ
 
 
 

 
 
 
 

1. Gûş etmiş idi o ser-güzeşti

Âteş yemi üzre mûm keştî

2. Çıkdı yolı üzre şimdi nâgâh

Ol kulzüm-i âteş-i ciger-gâh

3. Mûmdan gemiler edip hüveydâ

Kılmış niçe dîv o bahri me’vâ

4. Çün âteş o kavme etmez âzâr

Âzürde olur mı nârdan nâr

5. Keştîleri ber-hevâ dutarlar

Çok ebleh-i bî-nevâ dutarlar

6. Keştîye kim eyler ise ikdâm

Ol dîvler eyler idi i’dâm

7. Keştî velî nahl-i sûra benzer

Kâlibedi sürh şu’le-peyker

8. Gûyâ ki cezîre-i felâket

Pür-sûz-ı belâ kızıl kıyâmet

9. Her biri misâl-i kûh-ı Sürhâb

Dopdolı içinde dîv-i küh-râb

10. Tâbût idi san o keştî-yi mûm

Olmaz girenin mezârı ma’lûm

11. Ol fülk ü o nâr-ı pür-felâket

Hep şem’-i mezârdan ibâret

12. Ol sihre mahall idi fakat nâr

Hiç sâhile edemezdi âzâr

13. Çün dîvler etdi Aşk’ı da’vet

Gel keştîye bulasın selâmet

14. Aşk eyledi mâcerâyı iz’ân

Sabr eyleyip olmadı şitâbân

15. Ammâ ki ne çâre râh mesdûd

Hiç olmadı bir tarîk meşhûd
Şeyh Galip

Hüsn ü Aşk

hzl.: Muhammet Nur Doğan




Günümüz Türkçesiyle

Aşk’ın Yolunun Ateş Denizine Uğraması

1. Aşk, o ateş denizi üzerindeki mumdan gemiler hikâyesini

duymuştur.

2. Şimdi o ciğerler yakan ateş denizi ansızın yolunun üzerine

çıktı.

3. Çok sayıda dev (cin) mumdan gemilere binmiş, o denizde

seyrediyordu.

4. Ateş o kavme bir zarar vermiyordu. Hiç ateş, ateşten incinir

mi?

5. Gemileri hava üzerinde yürütüyorlar ve birçok akıldan

yayan ahmağı bununla avlıyorlardı.
 
 
6. Gemiye kim binmek isterse devler onu öldürüyordu.

7. Gemiydi ama düğün nahılına (Balmumundan yapılmış yapma ağaç, yapma meyveler, çiçekler,

altın veya gümüşten yapraklarla süslenir ve sonradan odasına konulmak üzere gelinin önüne getirilirdi.)

benziyordu; gövdeleri kırmızı, alev görünüşlü...

8. Sanki birer felaket adası gibi baştan başa bela ateşi ile dolu, kızılca kıyamet idiler.

9. Her biri Sürhab Dağı gibi kıpkırmızıydı ve içi dağların üvey çocukları olan devlerle dopdoluydu.

10. Mumdan gemiler, sanki içine girenin mezarının belli olmadığı birer tabuttu.

11. O gemiler, o felaket dolu ateşler, hep mezarlarda yanan mumlardan imal edilmişti.

12. Ateş o büyünün meydana geldiği yerdi ama kıyıya hiç zararı dokunamıyordu.

13 - 14. Devler, Aşk’ı “Gel gemiye bin de kurtuluşa er!” diyerek davet ettiklerinde, Aşk olan biteni

kavradı, sabretti ve gemiye koşup binmedi.

15. Ama ne çare ki yol kapalıydı ve hiçbir çıkış görünmüyordu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İMAN - İTAAT

İMAN- İTAAT Bizler bazı şeyleri ya yanlış anlıyoruz yada işimize öyle geliyor o şekilde kullanıyor, davranıyor , savunuyoruz. Alla...