28 Haziran 2017 Çarşamba

BÜLBÜL // BÜLBÜL ŞİİRLERİ

BÜLBÜL

Bülbülün feryadında suçlu hep gül olur. Bülbül güle yar olabilmek için feryadı figan öter durur. Ne gül bülbüle yar olur. Ne de bülbül güle, hep böyle duyar, hep böyle biliriz. Taki bülbül ile gülü görüp dinleyip, gözetleyip anlayıncaya kadar...
Yine bunu, bülbülün güzel nağmeleri ile, biri diğerinin aynı olur yada bir öncekinden güzel olmaz diyerek bir öncekinden daha güzel çıkarmak için çaba sarf ederken anlarız.
Ve aklımıza gelir fark ederiz birden bülbül ne yapıyor. Çünkü bahçede gül olmadığı gibi yakın çevrelerde de yok. Daha güller tomurcuklanmadı bile. Neydi o zaman bu bülbülün çilesi, bülbül kim için bu kadar güzel nağmeler yapıyordu. Kim için bu kadar feryad-ı figan içinde boğazını yırtarcasına avazı çıktığı kadar sesleniyor...
Öyleyse bülbülün derdi başka mı yoksa. Bülbülün tek derdi gül değilmiydi. Başka dertleri neydi bülbülün o halde...
Bülbülün derdi, insanlar ve özelde Ümmet-i Muhammed'miydi. Doğduğunda ve vefatında ümmetii ümmetii diyerekten ümmetini düşünen Hz. Peygamber Efendimizle de bütünleşerek kokusunu, güzelliğini ondan alan bülbül de zamanın en değerli olduğu seher vakitlerinde ümmetii diyerekten Hz. Peygamberin sözlerini mi bizlere hatırlatıyordu.O vakitte güzel uykusunu terk etmiş, abdestini almış camiye gidenler veya evinde namazını kılacaklar için güzel nağmeler yapıyor, onları tebrik ediyor, onlarla beraber tesbih ediyor, tekbir getiriyor, onların namazına, zikrine eşlik ediyor. onlar için şimdiden Cennetten esintiler sunuyor.
Diğer taraftan feryad-ı figanı, göz yaşları, kalkmayan o vaktin kıymetini bilmeyenler için mi. belki bir duyan olur, belki bir uyanan olur, belki birinin kurtuluşuna vesile olurum.
O güzel sesiyle acaba Allah-ü Teala'nın Musa (as)'a söylediği gibi kavli leyyin ifadelerle bizleri sabah-akşam Hakk'a mı çağırıyor.
Bülbül yorulmuş ve cemaati evine göndermiştir, sesi kısılmıştır. Küsmüş müdür yoksa. hayır pes etmemiş etmeyecektir de. akşama kadar defalarca defalarca kendisinin varlığını hissettirmek için bin bir çabayla haykırmaya nağmeler düzmeye devam etmiştir.
Yoksa denildiği gibi dut mevsimi de onun sesini kesememiştir. Çünkü etraf dutlarla dolu ama o ötmeye  çağırmaya devamdadır. Yoksa bülbül dut yemenin sesini kestiğini öğrendi de ondan uzak mı duruyor, ona yaklaşmıyor. Ve böylece geçici, küçük bir dünya lezzeti için bu güzelliği kaybetmemek gerektiği bilincine mi ulaştı da bize ders mi veriyor...

Ya da feryadı, gecenin karanlığından soyulup aydınlığa başladığı sırada büyük bir heyecanla gülünün güzelliğini görmeyi beklediğinden ve etrafta hiç gül olmadığından mıdır, yoksa daha gülünün açmadığından mı...

Ve mevsim en güzel güllerin ortaya çıktığı zamandır. Oda nedir ortalıkta bülbül yoktur. Sesi çıkmaz olmuştur, ortalıklarda gözükmemektedir. Pes mi etmiştir, küsmüş müdür, ölmüş müdür...
O ne pes etmiş ne de ölmüştür. Tam aksi, gelecek yıl daha güçlü, daha etkili ve daha kalabalık olmak için yavrular bile yapmıştır.
O başka diyarlarda belki beni anlayanlara rastlarım diye diyar diyar hicrettedir. Ancak ben gidince kadrimi anlamışlardır belki diyerekten yine geri gelecektir.

Bülbülün aşkı, Leyle Mecnun aşkı misali, peşinde koştuğu sevgiliden geçerek gerçek aşka mı ulaştı da gülü görmez oldu. Bülbülün güle olan aşkında bülbül gülden geçip gül kokulu Muhammed (sas)' in aşkına mı vardı. Bülbülün aşkı gül kokulu Peygamberin, güller misali kimi secdede kimi rukuda kimi kıyamda kimi zikirde kimi duada çeşitli şekillerde ve herkesin ihlas ve samimiyetiyle ümmetinde ortaya çıkan ilahi kokuya mı.
Yine bülbülün feryadı hakiki gül bahçesi olan Cennet bahçelerinden uzak kaldığı veya oranın hasretiyle yandığı için mi.
Etrafta rengarenk açan güller, tomurcuktan yeni serpildi serpilecek, güzelliğinin zirvesinde, yanından geçiyorum ancak burnuma o güzel kokusu gelmiyor biraz yanaşıyorum yine aradığım kokuyu bulamıyorum burnuma iyice yanaştırıp çekiyorum ta uzaklardan anlaşılır anlaşılmaz bir koku. ertesi gün yine geçiyorum aynı yerden, dün bütün güzelliğiyle açan gülün bu gün yaprakları bir hoş olmuş güzelliği gitmiş. Ne oldu da dün kokusunu alamadığım gülü bu gün de perişan bir halde buldum. Kokusunu kimseye vermediği, gelir diye sakladığı bülbülü gelmemiş miydi. Belli ki öyleydi. Görüyoruz ki gül de pes etmemiş, etmeyecek ti. ARtık sadece ilkbahar da değil senenin tamamın da bahçelerde seralarda saksılarda buketler de ağaç ağaç, renk renk, buket buket, dal dal kendini gösteriyor, bülbül gelir de bulamazsa diye telaşe ediyor ve gelirde iyi konar beni koklar, bana bende en güzel nağmeleri dile getir mi diye de heyecanlanıyordu.

Yoksa artık her şeyin sahteleştiği günümüzde, yada her şeyin teknoloji diyerekten sanallaştığı zamanda onlarda bir birleriyle sanal alemde mi buluşup hasret gideriyorlar, veya bu gidişe isyan edip ebedi birbirlerinden uzaklaşıyorlar...

Gül gül dedi bülbül güle gül gülmedi gitti
Bülbül güle gül bülbüle yar olmadı gitti

Gül gülse daim ağlasa bülbül acep değil,
Zira kimine ağla demişler kimine gül



Bülbül 
Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım; 
Nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım. 
Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı, 
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı. 
Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl... 
Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl 
Muhîtin hâli 'insâniyyet'in timsâlidir, sandım; 
Dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neden andım! 

Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd, 
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd, 
0 müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu 
Ki vâdiden bütün, yer yer, enînler çağlayıp durdu. 
Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi; 
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûya Sûr-i Mahşerdi! 

-Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin; 
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin? 
0 zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun; 
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun, 
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen, 
Gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen. 
Hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın, 
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın. 
Değil bir kayda, sığmazsın - kanadlandım mı - eb'âda; 
Hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda, 
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır? 
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır? 
Hayır, mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım: 
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım! 
Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda; 
Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda! 
Ne husrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı, 
Serâpâ Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı! 
Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu, 
SALÂHADDÎN-İ EYYÛBÎ'lerin, FATİH'lerin yurdu. 
Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde OSMAN'ın; 
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın! 
Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun; 
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun! 
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden YILDIRIM Hân'ın; 
Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri ORHAN'ın! 
Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş, 
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş! 
Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın; 
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın! 
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem... 
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!
                                                                                       Mehmet Akif Ersoy

İSMİ SÜBHAN VİRDİN Mİ VAR?


İsmi Sübhan virdin mi var?
Bahçelerde yurdun mu var?
Bencileyin derdin mi var?
Garip garip ötme bülbül.

Ötme bülbül, ötme bülbül,
Derdi derde katma bülbül.
Benim derdim bana yeter,
Bir de sen dert katma bülbül.

Bilirim âşıksın güle,
Gülün hâlinden kim bile,
Bahçedeki gonca güle,
Dolaşıp söz atma bülbül.

Bilirim âşıksın verde,
Cünunun var gayet serde,
Şu sinemde olan derde,
Bir de sen dert katma bülbül.

Pervaz olup uçar mısın?
Deniz derya geçer misin?
Bencileyin nâçar mısın?
Sen de hâlin söyle bülbül.

A bülbülüm uslu musun?
Kafeslerde besli misin?
Bencileyin yaslı mısın?
Garip garip ötme bülbül.

Yunus vücudun pak derken,
Cihanda mislin yok derken.
Seher vakti "Hakk!.. Hakk!.." derken,
Bizi de unutma bülbül.
                                    Yunus Emre



Ne ötersin dertli dertli
Dayanamam zara bülbül
Hem dertliyim hem firkatli
Yakma beni nara bülbül
Ötme bülbül ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
Benim derdim bana yeter
Bir dert de sen katma bülbül
Bilirim aşıksın güle
Benim halimden kim bile
Benim bahçedeki güle
El atıp dolaşma bülbül
Ötme bülbül ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
Benim derdim bana yeter
Bir dert de sen katma bülbül
Bülbüllerin nesli misin
Kafeslerde besli misin
Benim gibi yaslı mısın
Niçin giydin kara bülbül
Ötme bülbül ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
Benim derdim bana yeter
Bir dert de sen katma bülbül                                              

               Aşık Veysel 


BÜLBÜL NE YATARSIN

Bülbül ne yatarsın Çukurova'da
Eşin şahin kapmış kendin yuvada
Kendim gurbet elde gönül sılada
Ötme garip bülbül gönül şen değil

Bülbül ne yatarsın bahar erişti
Kırmızı gül goncasına kavuştu
Sılada sevdiğim aklıma düştü
Ötme garip bülbül gönül şen değil

Bülbül ne yatarsın baharın vakti
Yıkıldı gönlümün sarayı tahtı
Böyledir alemde aşığın bahtı
Ötme garip bülbül gönül şen değil

Bülbülün yatağı bahçeler bağlar
Garibin yatağı kahveler hanlar
Gurbet elde ölsem bana kim ağlar
Ötme garip bülbül gönül şen değil

Bülbül ne yatarsın bahar yaz geldi
Bizim göle ördek geldi, kaz geldi
Sılada sevdiğim benden vaz geldi
Ötme garip bülbül gönül şen değil

DUA // DUA EDİYORUM // DUALAR

ALLAH’A DUA ETMEYİ ÖĞRENİYORUM

Dua Nedir?

Dua, Allah’tan istemektir. Çünkü Allah her şeyi yaratan, her şeye gücü yetendir. Yeryüzündeki bütün canlılar, havaya, suya, toprağa ve güneşe muhtaçtır. Bir tohum yeşermek için toprağa muhtaçtır. Toprak yağmura, yağmur ise buluta muhtaçtır. Kuşlar uçabilmek için kanada, balıklar yaşayabilmek için suya muhtaçtır. Dünyaya yeni gelen bir bebek, annesinin sütüne ve şefkatli kucağına muhtaçtır. Yaşayan her varlık, kendi varlığını sürdürebilmek için başka bir varlığın yardımına muhtaçtır.

Diğer tüm varlıklar gibi biz insanlar da yaşayabilmek için havaya, suya, nefes almaya, aldığımız nefesi vermeye, yiyeceklere muhtacız. Her şeyin kendisine muhtaç olduğu, kendisinin ise hiç bir şeye muhtaç olmadığı tek varlık ise Yüce Allah'tır. Çünkü Allah, evrendeki bütün varlıkların tek yaratıcısıdır. O hayat vermeden hiçbir canlı yaşayamaz, onun izni olmadan hiç bir şey olmaz. İstediğimiz şeyleri elde edebilmemiz için daima Allah’ın yardımına ihtiyaç duyarız.

Allah’ın bize verdiği sağlıkla hem çalışır hem de ihtiyaçlarımızı gidermesi, işimizi kolaylaştırması için Rabbimize dua ederiz. Allah’a sadece bir şey istediğimiz zaman değil her zaman dua edebiliriz. Çünkü Allah’a dua etmek bize huzur verir, bizi mutlu eder. Allah bizim sırlarımızı ve kimsenin bilmediği dileklerimizi bilir. Kalplerde gizli olan her şeyi bilen Allah’tır.

Nasıl Dua Edelim?

Her zaman ve her yerde dua edebiliriz. Dualarımızı sadece Allah'a ederiz. Dua etmek çok kolaydır. Dua ederek isteklerimizi ve teşekkürlerimizi Allah'a iletiriz. Kendi sözcüklerimizle, içimizden geldiği gibi duygu ve düşüncelerimizi ona açarız.

Sıkıntılar karşısında sabır gösterir, dua ederek Allah’tan yardım dileriz. O’ndan ümit kesmez, sabretmenin neticesinin güzel olacağını umarız. Hastalandığımızda ise tedavi için gerekenleri yapar, bununla birlikte dua ederek Allah’tan şifa isteriz.

Yatarken, yolculuğa çıkarken, bir işe başlarken, başarılı olmak için hep dua ederiz. Böylece Allah’tan, yaptığımız işlerin hayırlı ve güzel olmasını isteriz. Sadece kendimiz için değil, başkaları için de dua ederiz. Çünkü sevdiklerimizin de mutlu olmalarını isteriz.

Nimetler İçin Rabbimize Şükür ve Dua Ederiz

Sonsuz merhamet ve şefkat sahibi Yüce Allah bizi çok sever, biz de onu çok severiz. Güneş, her sabah bizim için doğar. Cıvıl cıvıl öten kuşlar, bal yapan arılar, uçuşan kelebekler, rengârenk çiçekler, gürül gürül akan ırmaklar, nehirler... Bütün bunların hepsi ve daha sayamadığımız birçok şey bizim için yaratılmıştır. Bize koklamak için burun, tutmak için el, tatmak için dil, görmek için göz, duymak için kulak, koşmak için ayak veren Allah’tır. Ayrıca bizi bir anne ve babadan yaratan Yüce Allah'a bu verdiği nimetler için ne kadar teşekkür etsek azdır.

Anne ve babalarımız bizim ihtiyaçlarımızı karşılamak, bize Allah’ın verdiği güzel nimetleri sunabilmek için çalışırlar. Ayrıca o güzel yiyecekler soframıza gelene kadar zahmetli bir yolculuktan ve birçok aşamadan geçiriyorlar, değil mi?

Onun için biz de bu nimetleri Allah’ın verdiğini hatırlayarak O’nun adını anar ve yemeğe besmele çekerek başlarız. Yemeğin sonunda ise elhamdülillah diyerek Allah'a şükür ve dua ederiz.

Yemek Duası

Ey bizi yediren, içiren ve yaşatan Rabbim! Verdiğin nimetlere hamdolsun, bize hayırlı ömürler ve helâlinden bol nimetler ihsan eyle, sağlık ve afiyet ver” diye veya benzeri şekilde yemekten sonra dua ederiz.


Gündelik hayatta insanlarla olan ilişkilerimizde hep dua sözleri kullanırız.

Elhamdülillah

Allah analı babalı büyütsün.

Allah bereket versin.

Allah zihin açıklığı versin

Allah iyiliğini versin.

Allah korusun.

Allah rahatlık versin.

Allah rahmet eylesin.

Allah sabır versin.

Allah kavuştursun.

Allah’a ısmarladık.

Allah yüzünü güldürsün

Allah kabul etsin

Allah’a emanet ol.

Allah kolaylık versin.

Afiyet olsun.

Allah şifa versin.

Geçmiş olsun

Hayırlı olsun
Peygamberlerimizden Dualar

Kur'an-ı Kerim'de çok güzel dualar vardır. Kuran-ı Kerim, peygamberlerin yaptıkları dualardan örnekler verir. İnsanlara doğru yolu anlatmak için gönderilen peygamberler, dua konusunda da bizlere örnek olmuştur. Bu güzel duaları ezberleyip biz de aynı şekilde dua edebiliriz.

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in (sas) Duası

"Rabbim! Gireceğim yere doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. Çıkacağım yerden de doğruluk ve esenlik için de çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver." (İsra Suresi,17/ 80. ayet)

" Ya Rabbi ilmimi arttır." (Taha Suresi,20/114.ayet)

"Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın." (Müminun Suresi,23/118. ayet)

Allah’ım yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir.” (Buhari, Edebü'l-Müfred, 108)

Hazreti Eyüp'ün Duası

"Eyüp'ü de hatırla. Hani o Rabbine, şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye dua etmişti." (Enbiya Suresi,21/83.ayet) Allah da onun duasını kabul etmiş, hastalıklarına şifa vermişti.

Hazreti Musa'nın Duası

"Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bize rahmet et. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin." (Araf Sûresi, 7/151. ayet)

"Rabbim bize dünyada da ahirette de iyilik ver.” (Araf Suresi, 7/156. ayet)

"Rabbim! Gönlüme ferahlık ver, işimi bana kolaylaştır. " (Taha Sûresi,20/ 25-26. ayetler)
Hazreti Süleyman’ın Duası

Ey Rabbim! Benim, gerek bana gerekse anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi işler yapmamı sağla. Rahmetinle beni iyi kulların arasına kat.” (Neml Sûresi,27/ 19. Âyet)

Hazreti Zekeriya’nın Duası

Rabbim beni yalnız bırakma!” (Enbiya Sûresi,21/ 89. Âyet )

Hazreti İsa’nın Duası

Allah’ım bize rızık ver. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.” (Maide Sûresi, 5/114)

Hazreti İbrahim’in Duası

Rabbimiz, hesap kurulacağı gün beni, anne-babamı ve müminleri bağışla!” (İbrahim Sûresi,14/ 41 )

Allah, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. Beni yediren ve içirendir. Hastalandığım zaman bana şifa verendir. ” (Şuara Sûresi,26/ 78-80)

Bir Dua

Rabbim, kolaylaştır zorlaştırma, Rabbim işimi hayırla tamamla.” (Hadis-i Şerif)

İMAN - İTAAT

İMAN- İTAAT Bizler bazı şeyleri ya yanlış anlıyoruz yada işimize öyle geliyor o şekilde kullanıyor, davranıyor , savunuyoruz. Alla...