ANADOLU
Asırlardan beri dinlenmeyen Anadolu malını ve
kanını veriyor.
Çocukları karlı ve buzlu dağlar içinde., zalim bir
tabiat, affetmez hastalıklar, yokluklar karşısında
Anadolu. Susuz ve bir boyluk gölgesi olmayan
çöllerde, Çanakkale, Galiçya, Romanya, Makedonya
cephesinde çarpışan Yavuz ve mütevekkil çocuklar!...
Kuşlar haber getirdi bugün Anadolu’dan,
Boşalmış bütün köyler çiçekler açmaz olmuş.
Eğer soran olursa Erzurum’la Bolu’dan ?
Birini Moskof almış, öteki yastan solmuş..
Dağlar geçit vermezken bu bakımsız vatanda,
Tutuşmuş sınırlara gidenler yoldan uzun!
Böyle bir tevekkülü taşıyamazken kan da
Bu vatan anasıdır gurbet yolculuğunun...
Koşuyor garba, şarka, kutba da yollasalar,
Borç diye ödeyecek kanının vergisini.
Ko, ağlasın başbaşa çeşmelerle analar;
Ufukları görür o; düşünmez gerisini
Kederler çiçek açmış yurdumun bahçesinde,
Tatlı bir rüya bile giremez uykulara.
Gönüller kilitlidir yasın kelepçesinde,
Dağları matem almış, benzemiş son bahara.
Yollar nafile dalar hülyaya her seherde,
Beyhude uyutmuyor bir sızı camlarını.
Bu koçlar doğdukları köyde ölmeseler de,
Gölgeleri doldurur boş kalan damlarını.
Her kıt’a çevresinde adsız mezarları var,
Destanları okunur rüzgârın dudağında
Bu cenk yıllarında bir karanlık baharı var,
Kavrulmuş gönlü tüter evinin ocağında.
Bir ucunu yakıyor kızgın ateşi çölün,
Karlı dağlar göz koydu öbüryandan yasına.
Bedduaya uğramış analar gibi hergün,
Anadolu çekilir kendi iç dünyasına...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder