Haset
Bir
başkasında bulunana maddî ve mânevî şeylerin kendisinde de olmasını istemekle
beraber o kişinin o nimetlerden yoksun olmasını istemektir. Hasedin bir mümin
için ne kadar kötü bir fiil olduğu ve kaçınılması gerektiği âyette, haset
ettiği vakit onun şerrinden Allah’a sığınmak[1]
gerektiğiyle belirtilmiştir. Aynı durumu daha şiddetli bir ikaz ve uyarma
şeklinde, imanla hasedin bir arada bunamayacağı,[2] hasedin
bütün güzellikleri yakıp yok ettiği[3] şeklinde
hadislerde bulmak mümkündür.[4]
Şeytanî
bir huy olup, bir müminde bulunması haram olan haset, insanın hem kendi hem
bulunduğu sosyal çevre ve sosyal ilişkileri, toplumdaki sevgi ve kardeşliği
zedeleyen büyük bir hastalıktır. Başkasının sahip olduğu hasletleri kıskançlık
gibi duygularla o kişiden yok olmasını istemek olan haset, ya bencillik, ya
başkalarının kendisinden fazla meziyetlere sahip olmasına tahammülsüzlükten
ileri gelir ve ruhu kirleten kusurların en şerlisi en fenâ olanıdır. Haset, taksim-i
ilahiye razı olmamaktır, bu da kişinin imanını tehlikeye düşürür. Haset,
sahibini madden ve mânen bitirip, yok eder.[5]
Kişi
bu haset hastalığından kurtulmanın çarelerini aramalıdır. Aklı ve imânı ile bu
hastalığı tedavi edip, iyiye yönlendirebilir. O zaman haset, gıptaya dönüşür de
başkasında olanı kıskanmadan kendiside onu elde etmeye yönelir, çabalar.
Öncelikle bu hasedi ortaya çıkaran sebepleri iyi bilmek lazımdır. Kendine,
çevrene ve dinine, imanına verecek zararlarını iyice idrak edebilmek ve bunu
kalpten atmanın çarelerini bulup uygulamak lazımdır. Takva sahibi olmak,
Allah’ın emirlerine sarılmak, tevekkül etmek, ihlâsı elde etmek, sabır ve tövbe
ile bu hastalıktan kurtulmaya çalışmalıdır.[6]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder