Kibir
İnsanın
kendisini başkalarından büyük, üstün görmesi olan kibir de mutasavvıflar
tarafından kaçınılması gereken sıfatların başında gelmektedir. Bu yüzden de
mutasavvıflar kendilerinde ki bu sıfatı yok etmek için kendilerini hayvanlardan
bile üstün görmemeye çalışmışlardır.[1]
Kibrin
birçok sebebi olabileceği gibi kibir kişinin kendisin de bulunan mal, mevki,
güç, kuvvet, güzellik, akıl, ilim ve asâlet gibi şeylerle daha çok ortaya
çıkar. Halk içinde itibar, makam sahibi olup onlar tarafından övülüp, saygı
görmeyi bekleyip istemekte kişideki kibir halinin sebebi ve aslıdır. Ve bu
sıfatlarla kibirlenip, büyüklük taslamak sadece insanlarla sınırlı kalmaya
bilir, bu sıfat insanı o dereceye götürür ki Nemrud, Firavun gibi Allah’a karşı
bile büyüklük göstermeye kalkışırsın. Kibrin zararları çok olduğu gibi onu
tedavi etmenin yollarıda çoktur. İnsan her şeyden önce kendi aczini görmeli,
bütün bu sıfatların geçici olduğunu, her an elinden gidebileceğini unutmamalı
da tevazu sahibi olmalı, kendisinin başlangıcı ve sonu, akıbetini düşünerek
kurtulmaya çalışmalıdır.[2]
Kibir,
yapılış duruma ve derecesine göre; ihtiyâl, huyelâ, fahr, tefâhur, tahkir,
tecebbür, tuğyan ve ucb gibi kavramlarla isimlendirilir. Ucb; başkalarını küçük
görmeden kendini ve yaptıklarını beğenerek büyüklük göstermesidir.[3]
Kibir,
insanı azdırınca artık âhireti, kendisine hesap sorulacağını unutur. Ama
Cenâb-ı Hak, kibirlenenlerin yerinin ebedî cehennem olacağıyla tehdit ettiği
gibi aslında ikaz eder.[4] Lokmân
(as)’ın, oğluna nasihatlerin de olduğu gibi birçok âyette kibir yasaklanmış,
müslümanın vasıflarından olamayacağı bildirilmiştir.[5]
Peygamber Efendimiz de kalbinde zerre kadar kibir
bulunanın cennete giremeyeceğini bildirmiş, bu sıfatı cehennemliklere mahsus
olduğuna dikkat çekmiştir de bizim bu sıfattan uzak durmamız gerektiği ikâzını
yapmıştır.[6]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder