26 Temmuz 2017 Çarşamba

RAMAZAN AYI ve BAYRAM

Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ı sevenler çokmuş. Allah’ı sevenlerin gönülleri

ve başları hoşmuş. Günler günleri kovalarmış. Derken yıl olurmuş.

Yılların içinde ramazan olurmuş. Ramazan on bir aylık yoldan gelirmiş.

Müminleri sevindirirmiş!..

Esmacık; ramazanın yolunu

 

Ama ben zamanın akıp gittiği yerde değilim şu an, beklediği yerdeyim.

 

Hatırladığım ilk bayram sabahı, bugün gibi aklımdadır. Beş yaşlarında

küçük bir çocuktum. Babam Ilgın'ın bir dağ köyü olan Kembos'ta sınıf

öğretmeniydi. Tepede, okulun yanındaki lojmanda kalıyorduk. Ramazan

bayramıydı. O gün annem beni güneş doğmadan kaldırdı. Babamı namaz

kılarken ilk o zaman görmüştüm. Namaz bitince üçümüz kıbleye doğru

oturduk. Annem elindeki lokum tabağını uzattı. Birer tane aldık. "Şimdi

orucumuzu göndereceğiz. Söyleyeceklerimi tekrar et. Sonra da besmele

çekip lokumlarımızı yiyeceğiz. Tamam

mı yavrum?" dedi. "Tamam" dedim.

Sıcacık nefesiyle o söyledi biz tekrar

ettik:

"Sevgili orucum, git güle güle. Kusura

bakma. İnşallah, seneye bu aylarda

bu günlerde yine kavuşalım emi?" Bir

aydır bizde kalan bir misafiri, bir

dostu uğurluyorduk sanki. Öyle üzülmüştüm ki orucun gittiğine...

O günden beri, ramazan ayı yaklaştığında hep heyecan duyarım. Orucu,

bir yıldır görmediğim bir yakınımı,

bir dostumu bekler gibi beklerim.

 

Bir varmış, bir yokmuş… Allah’ın günü çok, kulların günahı yok,

sevapları çok, kinleri yokmuş!

Mor dağlardan esermiş ılık yeller, hiç olmazmış bulanık seller, bereketliymiş

başak tutan eller, neyime lazım yaban eller, deyip ninem başlamış masal anlatmaya,

sözlerine bal katmaya.. Hangi masalı mı? Elbette Mim’in Çiçek Bahçesi Masallarından

birini daha… Ak sakallı dede atıyormuş adımlarını yavaş yavaş, görmek istiyormuş dost ve

eş, bekliyormuş onu çiçekler kardeş kardeş…

 

 

Küçük kalbim, ramazan davulu gibi ‘güm, güm’ sesleriyle atıyor... Camilerde

bir ışıltı, evlerde bir hazırlık ve gönüllerde neşe var. Neden mi

heyecanlıyım? Çünkü ramazan geliyor. Öylesine güzel, öylesine huzur

verici zamanlar ki... Ramazan çocukla daha da güzelleşiyor!

Hem ibadet hem de sevinç içinde geçen anlar yaklaşıyor. Neler mi yapacağım?

Sahurda kalkıp anneme sofra hazırlamada yardım edeceğim,

teravihlere gideceğim, oruçlarımı tam tutmaya çalışacağım; çünkü çocuklar

için yapılan iyilikler sevap defterine artı olarak yazılıyor. İmkân

olursa iftar çadırına gideceğim; yolcu olan, fakir olan veya sadece bu

sevince ortak olmak isteyenlerle aynı sofrada oturup dua edeceğim,

arkadaşlarımla mukabeleye gideceğim, okuyanla okuyamasam da takip

edeceğim. ‘En çok salavat getiren çocuk’ olmak için gayret edeceğim.

Namaz kılarken annesinin, babasının, dedesinin sırtına çıkan çocuklara

tebessüm edeceğim. Sabırla büyümelerini bekleyenleri, camide oyun oynayan

çocuklara kızmayanları, aslında sevgiyle her güzele ve her doğruya

çağıranları tebrik edeceğim gönlümden ve dilimle teşekkür edeceğim.

Ramazanda bir çocuğun büyükler gibi nasıl aktif rol alabileceğini göstereceğim.

Ama bunu yalnızca kendim değil, arkadaşlarımla sadece Allah için sergileyeceğim.


diyanet çocuk dergisi ağustos 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İMAN - İTAAT

İMAN- İTAAT Bizler bazı şeyleri ya yanlış anlıyoruz yada işimize öyle geliyor o şekilde kullanıyor, davranıyor , savunuyoruz. Alla...