Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ı sevenler çokmuş. Allah’ı sevenlerin gönülleri
ve başları hoşmuş. Günler günleri kovalarmış. Derken yıl olurmuş.
Yılların içinde ramazan olurmuş. Ramazan on bir aylık yoldan gelirmiş.
Müminleri sevindirirmiş!..
Esmacık; ramazanın yolunu
Ama ben zamanın akıp gittiği yerde değilim şu an, beklediği yerdeyim.
Hatırladığım ilk bayram sabahı, bugün gibi aklımdadır. Beş yaşlarında
küçük bir çocuktum. Babam Ilgın'ın bir dağ köyü olan Kembos'ta sınıf
öğretmeniydi. Tepede, okulun yanındaki lojmanda kalıyorduk. Ramazan
bayramıydı. O gün annem beni güneş doğmadan kaldırdı. Babamı namaz
kılarken ilk o zaman görmüştüm. Namaz bitince üçümüz kıbleye doğru
oturduk. Annem elindeki lokum tabağını uzattı. Birer tane aldık. "Şimdi
orucumuzu göndereceğiz. Söyleyeceklerimi tekrar et. Sonra da besmele
çekip lokumlarımızı yiyeceğiz. Tamam
mı yavrum?" dedi. "Tamam" dedim.
Sıcacık nefesiyle o söyledi biz tekrar
ettik:
"Sevgili orucum, git güle güle. Kusura
bakma. İnşallah, seneye bu aylarda
bu günlerde yine kavuşalım emi?" Bir
aydır bizde kalan bir misafiri, bir
dostu uğurluyorduk sanki. Öyle üzülmüştüm ki orucun gittiğine...
O günden beri, ramazan ayı yaklaştığında hep heyecan duyarım. Orucu,
bir yıldır görmediğim bir yakınımı,
bir dostumu bekler gibi beklerim.
Bir varmış, bir yokmuş… Allah’ın günü çok, kulların günahı yok,
sevapları çok, kinleri yokmuş!
Mor dağlardan esermiş ılık yeller, hiç olmazmış bulanık seller, bereketliymiş
başak tutan eller, neyime lazım yaban eller, deyip ninem başlamış masal anlatmaya,
sözlerine bal katmaya.. Hangi masalı mı? Elbette Mim’in Çiçek Bahçesi Masallarından
birini daha… Ak sakallı dede atıyormuş adımlarını yavaş yavaş, görmek istiyormuş dost ve
eş, bekliyormuş onu çiçekler kardeş kardeş…
Küçük kalbim, ramazan davulu gibi ‘güm, güm’ sesleriyle atıyor... Camilerde
bir ışıltı, evlerde bir hazırlık ve gönüllerde neşe var. Neden mi
heyecanlıyım? Çünkü ramazan geliyor. Öylesine güzel, öylesine huzur
verici zamanlar ki... Ramazan çocukla daha da güzelleşiyor!
Hem ibadet hem de sevinç içinde geçen anlar yaklaşıyor. Neler mi yapacağım?
Sahurda kalkıp anneme sofra hazırlamada yardım edeceğim,
teravihlere gideceğim, oruçlarımı tam tutmaya çalışacağım; çünkü çocuklar
için yapılan iyilikler sevap defterine artı olarak yazılıyor. İmkân
olursa iftar çadırına gideceğim; yolcu olan, fakir olan veya sadece bu
sevince ortak olmak isteyenlerle aynı sofrada oturup dua edeceğim,
arkadaşlarımla mukabeleye gideceğim, okuyanla okuyamasam da takip
edeceğim. ‘En çok salavat getiren çocuk’ olmak için gayret edeceğim.
Namaz kılarken annesinin, babasının, dedesinin sırtına çıkan çocuklara
tebessüm edeceğim. Sabırla büyümelerini bekleyenleri, camide oyun oynayan
çocuklara kızmayanları, aslında sevgiyle her güzele ve her doğruya
çağıranları tebrik edeceğim gönlümden ve dilimle teşekkür edeceğim.
Ramazanda bir çocuğun büyükler gibi nasıl aktif rol alabileceğini göstereceğim.
Ama bunu yalnızca kendim değil, arkadaşlarımla sadece Allah için sergileyeceğim.
diyanet çocuk dergisi ağustos 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder