hz. Abdullah b. Ömer (r.a)
Nübüvvetin üçüncü yılında dünyaya gelen Abdullah (r.a), Hz. Ömer’in (r.a) oğludur. Müminlerin annesi Hz. Hafsa’nın (r.a) öz kardeşi ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) kayınbiraderidir. Abdullah on üç yaşında iken Uhud Savaşı’na iştirak etmek istemiş fakat Peygamberimiz (s.a.v) çok genç olduğunu söyleyerek izin vermemişti. Bedir Savaşı’na da aynı sebeple kabul edilmemişti.
Ancak on beş yaşına girince Hendek Savaşı’na katılmıştı. Abdullah b. Ömer (r.a) artık bundan sonra dinin bekası, Müslümanların selameti ve tüm dünyanın huzuru için yapılan bütün cihat ve fetih hareketlerine katılmıştır. Sırasıyla Hayber’in ve Mekke’nin fetihlerine, Huneyn Gazvesi’ne, Suriye ve Irak fetihlerine, Yermük ve Nihâvend Savaşlarına, Mısır’ın fethine ve 669 yılında Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin de bulunduğu İstanbul Seferine iştirak etmiştir.
Abdullah b. Ömer’in (r.a), yaşadığı coğrafyada gelişen siyasi ve sosyal hadiseler karşısında temkinli ve ihtiyatlı hareket ettiği ancak muhaliflerine karşı Hz. Ali’nin (r.a) safında savaşmadığı için hayatının son döneminde pişmanlık duyduğu belirtilir.
Abdullah b. Ömer’e (r.a) hilafet, Hz. Ali (r.a) döneminde valilik ve Hz. Osman (r.a) döneminde kadılık için teklifler gelmiş fakat ısrarlara rağmen kadılığı kabul etmemişti. Dini ilgilendiren konularda ihmal ve hatalara göz yummaz, kim olursa olsun uyarmaktan ve doğruyu söylemekten çekinmezdi. Mesela bir hutbede Abdulah b. Zübeyr’i (r.a) Kur’an-ı Kerim’i tahrif etmekle suçlayan Haccâc’a: “Yalan söylüyorsun, bunu ne o yapardı ne de böyle bir şey yapmaya senin gücün yeter!” diye çıkışmış ve onu insaflı olmaya davet etmişti. Aynı şekilde o, uzun konuşmasıyla ikindi namazını geciktiren Haccâc’ı “Güneş seni beklemez!” diye uyarmıştı.
Abdullah b. Ömer (r.a), Rasûl-i Ekrem’in (s.a.v)kayınbiraderi olması sebebiyle küçüklüğünden itibaren onun yakın çevresinde bulunmuş ve birçok sahabenin vâkıf olamadığı söz ve davranışları nakletme imkânı bulmuştur. Hadisleri orijinal lafızlarıyla rivayet hususunda son derece titiz olan Abdullah b. Ömer (r.a), 2630 hadis ile müksirun diye bilinen ve en çok hadis rivayet eden yedi sahabeden ikincisi olmuştur. Ayrıca en çok fetva veren yedi sahabeden biri olması da onun dirayetini gösterir.
Hayat tarzı ve sosyal münasebetleri itibariyle de Abdullah b. Ömer (r.a), ashab-ı kiram arasında özel bir yere sahiptir. Gördüğü bir rüyayı, ablası Hafsa (r.a) vasıtasıyla Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) tabir ettirmiş ve Peygamberimiz (s.a.v) onun hakkında “Abdullah ne iyi adamdır, bir de (biraz da) gece namazı kılsaydı!” buyurmuştu.88 Bunun üzerine Abdullah o günden itibaren gece (teheccüt) namazına daha çok özen göstermişti.
O, Rasûlullah’ın (s.a.v) “Selamı aranızda yayın ki birbirinizi sevesiniz!” tavsiyesini yerine getirme hususunda oldukça titiz davranır hatta bu yüzden bazen sadece Müslümanlarla selamlaşmak için çarşıya çıkar, büyük küçük ayırt etmeden herkese selam verir ve onlara güler yüzle mukabele ederdi.
İbadet hayatı ve Rasûl-i Ekrem’e (s.a.v) duygu yüklü teslimiyetiyle tanınan, cesur, cömert, soğukkanlı ve yumuşak bir mizaca sahip olan Abdullah b. Ömer (r.a) orta boylu, iri yapılı ve esmer tenliydi.
Hayırlı ve bereketli ömrünü 85 yaşında tamamlayarak 73 yılında Mekke-i Mükerreme’de vefat etti.
Allah ondan razı olsun.
88 Buhârî, Teheccüd, 2.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder