13 Haziran 2017 Salı

MURABBA/ Ahmet Paşa

MURABBA/ Ahmet Paşa

MURABBA



 

1. Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül

Kara sevdâda yiler bî-ser ü bî-pây gönül

Dimedüm mi sana dolaşma ana hay gönül

Vây gönül vây bu gönül vây gönül ey vây gönül
 

2. Bizi hâk itdi hevâ yolına sevdâ nidelüm

Pâymâl eyledi ol zülf-i semen-sâ nidelüm

Kul idinmezdi güzeller bizi illâ nidelüm

Vây gönül vây bu gönül vây gönül ey vây gönül


 

3. Felegün nûş iderem nîşini sağarlar ile

Doğradı hâr-ı cefâ bağrumı hançerler ile 

Baş koşam dimez idüm ben dahı dilberler ile

Vây gönül vây bu gönül vây gönül ey vây gönül
 

4. Yârun itden çoğ uyar ardına ağyâr dirîğ

Bize yâr olmadı ol şûh-ı sitem-gâr dirîğ

Kıldı bir dilber-i hercâyiyi dildâr dirîğ

Vây gönül vây bu gönül vây gönül ey vây gönül


 

5. Ben dimezdüm ki hevâ yolına serbâz gelem

Ney-i aşk ile gamun çengine demsâz gelem

Dir idüm aşk kopuzun işiderek vaz gelem

Vây gönül vây bu gönül vây gönül ey vây gönül


 

6. Dil dilerken yüzünün vaslını cândan dahı yiğ

Bir demin görür iken iki cihândan dahı yiğ

Akdı bir serve dahı âb-ı revândan dahı yiğ

Vây gönül vây bu gönül vây gönül ey vây gönül

 

7. Ahmed’em kim okunur nâmum ile nâme-i aşk

Germdür sözlerimün sûzı ile hengâme-i aşk

Dil elinden biçilüpdür boyuma câme-i aşk

Vây gönül vây bu gönül vây gönül ey vây gönül!

 

Ahmet Paşa


 

Eski Türk Edebiyatında Nazım

hzl.: Fahir İz

 

Günümüz Türkçesiyle

 

1. Senin güle benzeyen yüzünde, o yasemin kokan zülfünü gördü göreli,

Gönül perişan hâlde, kara sevda ile dolanıp durmadadır.

Ben sana “sakın, o zülfe dolaşma” demedim miydi a gönül,

Vay gönül, vay bu gönül, vay gönül, eyvah gönül.


 

 

2. Bu sevda bizi heva yoluna toprak etti ne yapalım,

Bu yasemin kokulu zülf (bizi) ayaklar altına düşürdü ne yapalım,
 

Aksi hâlde (böyle olmasak) güzeller bizi kul edinmezlerdi, ne yapalım,

Vay gönül, vay bu gönül, vay gönül, eyvah gönül!
 

3. Feleğin zehrini kadehlerle içiyorum,

Cefa dikeni hançerlerle bağrımı doğradı,

(Oysa) Ben artık güzellerle baş koşayım (Yarışayım, baş başa vereyim.) dahi demezdim.

Vay gönül, vay bu gönül, vay gönül, eyvah gönül!

 

4. Sevgilinin peşine takılan ağyar (rakipler) köpek sürüsünden çok; eyvah!

O zulmedici sitemkâr güzel bize yâr olmadı, eyvah!

 

Hercai bir güzeli (o sevgili kendisine) sevgili etti, eyvah!

Vay gönül, vay bu gönül, vay gönül, eyvah gönül.

5. Ben demezdim ki: “Heveslerimin, isteklerimin yoluna başımı feda edeyim,

Aşkının neyi ile gamın çengine arkadaş olayım.”

(Aksine) Derdim ki: “Aşk kopuzunu kırayım, parçalayayım, aşktan vazgeçeyim.”

Vay gönül, vay bu gönül, vay gönül, eyvah gönül!


 

6. Gönül (o güzel) yüzüne kavuşmayı candan bile üstün tutup dilerken,

Seninle birlikte geçecek bir anı her iki dünyaya değişmezken,

Bir selvi boylu güzele akar sulardan daha hızla akıverdi,

Vay gönül, vay bu gönül, vay gönül, eyvah gönül!

 

7. Ahmed’im ben; aşk kitabı benim adımla okunur,

Aşk hengâmesi (mevsimi) sözlerimin ateşiyle hareketlidir,

Aşk elbisesi, boyuma (bedenime, vücuduma) gönül tarafından biçilmiştir,


Vay gönül, vay bu gönül, vay gönül, eyvah gönül!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İMAN - İTAAT

İMAN- İTAAT Bizler bazı şeyleri ya yanlış anlıyoruz yada işimize öyle geliyor o şekilde kullanıyor, davranıyor , savunuyoruz. Alla...