REYNOLD ALLEYNE NICHOLSON
19 Ağustos 1868’de Yorkshire’de doğdu. İlköğrenimini Edinburg’da tamamladı. Aberdeen Üniversitesi’nde başladığı yüksek öğrenimini Cambridge Üniversitesi Trinity College’de sürdürdü.[1]
Klasik Batı dillerinde üstün başarı göstererek, birincilikler elde etti. Ancak akademisyen bir aileye sahip olması, Arapça ve Farsça zengin bir kitap koleksiyonuna sahip dedesi John Nicholson’un da etkisiyle Doğu dillerine ilgi duymaya başladı. Bu ilgi İran edebiyatı uzmanı Edward G. Browne ile tanışmasından sonra daha da arttı. Yine Edward Fitzgerald, E. Henry Palmer, Michael Jan de Goeje ve Theoder Nöldeke gibi şarkiyatçılarla tanışması ve onları tanıması merakını daha da artırdı. 1893’te Trinity Koleji’nde öğretim üyesi olarak göreve başladı. 1901’de Londra Üniversitesi Farsça Kürsüsü’ne tayin edildi. Bir yıl sonra E.G.Browne, Camridge Üniversitesi Fasça Kürsüsü’nden Arapça Kürsüsü ’ne tayin edilince onun yerine geçti. 1926 yılına kadar bu görevde kalan Nicholson aynı yıl Browne’un ölümünün ardından Arapça Kürsüsü’ne profesör olarak tayin edildi. Browne’den kendisine kalan Arapça ve Farsça yazma eserleri de ekleyerek, ailesinden kalan kütüphanesini daha da zenginleştirdi. [2]
1933’te yaş haddinden emekliye ayrıldı. 27 Ağustos 1945’te Chester’de ölünceye kadar çalışmalarını sürdürdü. 1923’te British Acedemy’e üye seçildi. 1937’de Royal Asiatic Socuety’nin altın madalyasıyla ödüllendirildi. 1944’te Tahran Üniversite’sinden fahri doktora unvanı aldı. E.J.W. Gibb Memorial Trust adlı vakfı kurarak şarkiyat çalışmalarında bulunan akademisyenlere destek verdi. Ve Nicholson tasavvufu uzmanlık alanı seçen ilk İngiliz oldu. [3]
Yetmiş yedi yıllık uzun ömrü boyunca birçok akademik başarılara imza atan Nicholson, gerçekten de İslam dünyasının edebiyat, tarih ve tasavvuf araştırmalarında unutulmaz bir yere sahiptir. Onun yaptığı tercümeler ve yazdığı kitaplar hemen her kitapçıda satılmakta ve milyonlara tasavvufu tanıtmaktadır. Bugün tasavvufu Mevlânâ sayesinde seven tüm Batılılar ona şükran borçludur.[4]
Bir oryantalist olarak Nicholson’ın tasavvuf sahasındaki araştırmaları gerçekten muazzamdır. Avrupalı oryantalistler arasında onun kadar bu sahaya katkı yapan araştırmacı sayısı çok azdır. O tasavvufun düşünce sistemini sadece akademik seviyede derinlemesine incelemekle kalmamış, bu bilgileri halk kitlelerine de aktarabilmiştir. Onun gayretleri sonucunda Cambridge, İslam araştırmaları hususunda önemli bir merkez haline gelmiştir.[5]
Nicholson her ne kadar tekkelerde fiziken sûfîlerle birlikte bulunmamışsa da onların mânevî zevklerine yabancı kalmamıştır. Öğrencisi Afîfî onun için fıtraten sûfî ruhlu bir insan olduğunu söyler ve övgüyle bahseder.[6]
ESERLERİ
Gençlik yıllarından itibaren tasavvufa ve tasavvuf tarihine derin ilgi duyan Nicholsan’un bu sahada telif, tercüme ve neşir türünde çok sayıda eseri vardır. Bunları sınıflandırmak ve birkaç örnek vermek gerekirse:
a) Elementery Arabic.
Muhyiddin İbnü’l Arabî ve İbnü’l Fâriz üzerine yaptığı çalışmalarla tasavvufî Arap şiiri üzerine dikkatleri çekti.
a) Liteary History of the Arabs
İngilizcede İslam Edebiyatı ve tasavvuf konularında klasik bir eser olmuştur.
b) Persion Liyrics
c) Studies in İslamic Poetry
d) Translations of Eastern Poetry an Prose
a) el-Luma: Tasavvufun ilk Arapça klasiği; girişte Serrac’ın hayatı hakkında bilgi vermiş, eser hakkında uzunca değerlendirme yapmıştır. Ancak beş bab eksik kalmış bunlarıda öğrencisi Alberry tamamlamıştır.
b) Tasavvufun ilk Farsça eseri olan Hücviri’nin Keşfü’l Mahcub’u
c) İbnü’l Arabî’nin Tercümânü’l Eşvâk’ı
d) Feridüttin Attar’ın Tezkiretü’l Evliyâ’sı
e) Hamidullah Müstevfî Kazvini’nin Tarik-i Guzide’si
f) Muhammed İkbâl’in Esrâr-ı Hodi’si
4- Yazdığı Kitaplar
a) The Mystics of Islam (London 1914): Tasavvufun köklerinin irdelendiği bir girişten sonra tarikat, işrak ve vecd, mârifet, ilâhi aşk, veliler ve kerametleri, vahdet hali olarak altı bölümden oluşur. Ancak eserde tasavvufun doğuşunu Hristiyanlık, Budizm ve gnostizm gibi İslâm dışı faktörlere bağlamaya çalışmış, sonraki yıllarda bu görüşü değişmiş ve tasavvufun doğuşunda İslâm’ın rolünü kabul etmiştir.
Türkçeye tercümesi: “İslâm Sûfîleri “, Mehmet Dağ ve diğerleri, İstanbul 1978.[10]
b) Studies in İslâmic Mysticsm (London 1921): Ebû Saîd-i Ebü’l Hayr’ın hayatına ve tasavvuf anlayışına, Abdülkerim el-Cîlî’nin insan-ı kâmil görüşüne, İbnü’l-Fârız’ın kasidelerine ve Muhyiddin İbnü’l Arabî’nin bazı düşüncelerine dair incelemelerini ihtiva etmektedir.[11]
c) Rûmi Poet and Mystic 1207-1273: Nicholson’un Mevlânâ’ya dair makalelerini ihtiva etmektedir.
Türkçeye tercümesi: “Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî”, Ayten Lermioğlu, İstanbul, ts.[12]
d) The Idea of Personality in Sufism (London 1923): Üç konferansının metinlerinden oluşur. Hallâc-ı Mansûr, Gazzâli ve MevlânâCelâleddin-i Rûmî’yi inceledikten sonra sûfilerin Hz. Peygamber’e bakışı üzerine durmuş. Hz. Peygamber hakkında sûfilerin inanışlarıyla, hrıstiyanların Hz. İsâ’nın şahşiyeti hakkında görüşleri arasında karşılaştırma yapmıştır. Hıristiyan ilâhyatında ki ilâhi şahsiyet fikrinin tasavvufta bir karşılığını bulmaya çalışmıştır.
Türkçeye tercümesi: “Tasavvufun Menşei Problemi”, Abdullah Kartal, İstanbul 2005.[13]
e) The Mathnawi of Jalaluddin Rumi
Nicholson’ın tasavvuf kültürüne yaptığı en büyük katkı, ömrünün sonlarına doğru hazırladığı Mesnevi’nin tahkikli neşri, İngilizce tercüme ve şerhidir. 1925-40 yılları arasında tecricen basılmış olup, sekiz cilt ve on sekiz yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Sekiz cildin 1. 3. ve 5. ciltleri metin, 2. 4. ve 6. ciltleri tercüme, 7. ve 8. ciltler de şerhtir. Her bir ciltte Mevlânâ’nın altı ciltlik Mesnevi’sinin iki cildi (defterini) ele almıştır.[14]
Çalışmaya başladığında dördü Avrupa kütüphanelerinden, biri kendisine ait beş nüshayı esas almıştır. İlk iki cilt basıldıktan sonra dostları vasıtasıyla aralarında Konya ve İstanbul nüshalarına ulaştığını ve bundan sonra bu nüshaları esas aldığını belirtmiştir. Toplam on nüshadan faydalanmış, bunun altısında Mesnevi’nin tamamı, diğer dördü ise bazı defterler vardır.[15]
Nicholson, eline sonradan geçen nüshalardan ancak III. defterin 2835. beytinden itibaren yararlanabilmiştir. İlaveler bölümünde de İstanbul ve Konya nüshalarındaki farkların bir listesi ile III. ciltteki değişiklikler yer almaktadır. Konya nüshası eline geçtiğinde III. Cildin baskısı tamamlanmış olduğundan böyle bir ilave lüzumu hâsıl olduğu belirtilmektedir.[16]
1933 yılında basılan metnin üçüncü serinin beşinci cildinde, 5 ve 6. defterler yer almaktadır. Nicholson bu cilde yazdığı girişte (s. XI-XIX) çalışma esnasında karşılaştığı güçlükleri, nüshalar arasındaki farklılıkları ve tercihte nelere niçin dikkat ettiğini örneklerle açıklamaktadır. Düzeltme listesi (s. XXI-XXIV) ve içindekilerden (elif’ten vav’a kadar) sonra metin başlamaktadır. 5. defter 1-269, 6. defter 270-577. sayfaları arasındadır. Bu cildin sonunda; şahıslar (s. 558-576) yerler ve kabileler (s. 577-582) kitaplar (s. 583-584) ve ayetlerin (s. 585-602) indeksleri yer almaktadır.[17]
V. Holbrook, Nicholson’un tercümede sözcük anlamına bağlı kalarak çevirdiğini, filolojik mantığa uygun bir tercüme gerçekleştirdiğini söyler. Birebir karşılığı sözcükleri parantez içine almasını, şiirin görünümünü bozduğunu ifade eder. Bununda genel okuyucunun okuyup anlamasını zorlaştırdığını söyler.[18]
Nicholson’un eseri İran’da Fars’çaya çevrilmiş ve çok ilgi görmüştür. Pakistan, Hindistan gibi ülkelerde de defalarca basımı yapılmış, sadeleştirilip yayımlanmıştır.[19]
Nicholson’un bu çalışması çok büyük ilgi görmüş ona atıfta bulunmadan Mevlana’dan söz etmek neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Dünyanın dört bir tarafında baskısı, tercümesi ve de üzerine çalışmalar yapılmıştır.
[1] Süleyman Derin, “Nicholson, Reynold Alleyna”,Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), c. XXXIII, s. 76, Süleyman Derin, İngiliz Oryantalizmi ve Tasavvuf, Küre Yayınları İstanbul 2006, s. 205. İsmail Güleç “R. A. Nicholson’un Mesnevî tercüme ve şerhi üzerine”, Dîvân İlmî Araştırmalar, 20 (2006/1), s. 227
[2] S. Derin, a.g.m. 76.
[3] Aynı yer.
[4] S. Derin, a.g.e. s. 207.
[5] A.g.e. s. 210.
[6] Aynı yer
[7] İ. Güleç, a.g.m. s. 227.
[8] İ. Güleç, a.g.m. s. 227, S. Derin, a.g.m. s. 77.
[9] İ. Güleç, a.g.m. s. 227, S. Derin, a.g.m. s. 76, S. Derin, a.g.e. s. 208.
[10] S.Derin, a.g.m. s. 76, S.Derin, a.g.e. s. 209.
[12] A.g.m. s. 77.
[14] İ.Güleç, a.g.m. s. 228, S.Derin, a.g.m. s. 77.
[15] İ.Güleç, a.g.m. s. 230-231.
[16] İ.Güleç, a.g.m. s. 231.
[17] Aynı yer.
[18] A.g.m. s. 232.
[19] A.g.m. s. 232
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder