Nefis, tilki gibi kuyruk peşindedir. Tilki avını genelde kuyruğundan yakaladığından gözü hep kuyruk gözetlemededir. Kişi kuyruk misali dünyanın lezzet ve yalancı güzelliklerine aldanıp onların peşinden gider. Gözü ve gönlü gerçeği göremez olur. Aklı hakikatleri ayırt edip seçemez hale gelir. Mârifetten uzaklaşır kör ve sağır olur. Bu haliyle nefsin sûreta güzel gösterdiği hevâ, heves, dünya lezzet ve hazlarının peşinden koşup onlara hücum ederken nefsin tuzağına yakalanır.[1]
“Bu, ey azgın, İblis’ten değil, sendendir. Tilki gibi kuyruk peşinde koşup durmaktasın.
Yeşillikte bir kuyruk gördün mü o tuzaktır, bunu niye bilmiyorsun?
Bilmiyorsun, çünkü kuyruğa meylin seni bilgiden uzaklaştırdı, gözünü, aklını, kör etti
Kuyruğun peşinden gidersen tuzağa düşersin. O vakit nefis seni eşek misali sakalından tutup götürerek aslana teslim eder. Böylece kişi perişan bir halde yok olup gider. Nefis, hilesiyle aslanı bile kuyunun dibine atmıştır.
“Bir tavşan bile aslanı kuyuya sürüklerse bir tilki, eşeği çayırlığa nasıl sürüklemez?[3]
Tilki avını yakalamak için toprağın altına saklanır. Üstüne de tuzağına düşürüp kandırmak için tohumlar atmıştır. Karga, gafletle o tohumlara yönelince hilekâr tilki onun ayağından kapıverir. Nefiste toprağın altına gizlenmiştir. Üstüne de dünyevi, nefsânî lezzet, hevâ ve heves tohumlarını saçmıştır. Kişi tuzağı görmeyip hileye kanarak tohumlara yönelir. O zaman nefis onu yakalayıp yok eder. Nefsin bunun gibi kandırmak için o kadar hile ve kurnazlıkları vardır ki insanı hayrete düşürür.
“Hayvanlar da yüz binlerce hile varken artık hayvanlardan daha üstün olanda ne hileler bulunur?
Zeynel-âbidin gibi elinde bir Kur’an, fakat yeninde kahredici bir hançer!”[5]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder