19 Temmuz 2017 Çarşamba

Hz. Ayşe // Aişe

Hz. Ayşe’nin Hayatı

Kimlik Bilgisi

Adı: Ayşe

Baba Adı: Ebu Bekir

Anne Adı:

Doğum Yeri: Mekke

Doğum Tarihi: 612

Şahadet Yılı: 678

Aişe bint Ebu Bekir (Arapça: عائ شة ب نت أب ي ب كر ) veya kısaca Aişe (612-678) İslam peygamberi Muhammed'in eşlerinden biri, halife Ebu Bekir'in kızıdır. Muhammed gibi Kureyş kabilesindendir. Sünniler tarafından "Müminlerin Annesi" lakabıyla anılır. Aişe, günümüze ulaşan birçok hadisin kaynağı olarak kabul edilir. Bazı kaynaklarda Hz.Ayşe 6 yaşında iken peygamberimiz ile evlendirildi denmekte ise de bu konuda kesin bir bilgi bulunmamakta hatta birçok kişi tarafından yalanlanmaktadır.

Hz. Ayşe kimilerine göre İslam’ı kabul eden on dokuzuncu kişidir. Hz. Ayşe, Peygamberimizin dul olmayan tek eşidir. Peygamberimiz genç yaşta olan (17-18 yaşlarında: Hz. Aişe’nin ablası Esma hicrette 27 yaşındaydı. Hz. Aişe ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre onun da hicrette tam 17 yaşında olması gerekir. Ayrıca Hz. Aişe peygamberimizden önce Cübeyr’le nişanlanmış, daha sonra dini nedenlerle ayrılmışlardı. Demek ki evlenecek çağda bir kızdı, nişanlanmış, nişan bozulmuş sonra peygamberimizle evlenmiştir.) Hz. Aişe ile evlenir. Müslüman hanımların sormaya utandığı sorulara cevap vermesi için peygamberimiz Hz. Aişe ile evlenmiş ve onu öğretmen olarak yetiştirmiştir. Hz. Aişe peygamberimizden 2000 hadis rivayet etmiş, Müslüman kadın ve erkeklere öğretmenlik yapmış, hatta Müslüman orduların komutanlığını dahi üstlenmiştir.

Hz. Ayşe'nin Evlilik Yaşı

1- "Hz. Muhammed henüz Mekke de iken ve bende oynayan bir çocuk iken: "Onların vadeleri kıyamettir. Kıyamet ne dehşetli ve ne acıdır!" mealindeki (kamer s. 46) ayet inmişti...(Buhari 1.cilt Telifil Kur’an bahsi) " Bu sure Mekke devrinin birinci döneminde(4. yıl) inmiştir. Hz.Aişe validemiz bu sure ve ayetleri net olarak hatırladığına göre, olayları ayrıntılarıyla hatırlayabilmek ve sokakta oynayan bir çocuk olması için en az beş veya altı yaşında (veya daha büyük) olması gerekir. Kamer suresi Mekke devrinin dördüncü yılında indiğine göre dördüncü yılda beş-altı yaşında olması gerekmektedir. Ayrıca Kız kardeşi Esma; Kardeşi Esma Abdullah bin Zübeyir’in annesidir. Esma yüz yaşına kadar yaşamış ve Hicretin 73. yılında vefat etmiştir. Hz. Aişe validemizden on yaş daha büyüktür. Hz. Ebu Bekir (r.a) kızı Esma ve oğlu Abdullah Abdul Uzza’nın kızı Kayleden, Hz. Aişe ile Abdurrahman ise Ümm-i

Rümandan doğmuşlardır. Hz. Esma yüz yaşında ve hicri 73. yılda öldüğüne göre hicret esnasında 27 yaşında olması gerekir. Bundan on yaş küçük olan kardeşi Hz. Aişe validemizin de 17 yaşında olması gerekir ki bu da aşağı yukarı Buhari de Hz. Aişe’nin kendi hadisindeki ifadeye uygun düşmektedir. Rasûl-i Ekrem, Hicretin ilk senesi Hazreti Âişe ile evlendi. Hz. Aişe validemiz peygamberimizle dokuz yıl beraber yaşamıştır. Onun Kur’an, hadis ve fıkıh ilimlerindeki yerini bütün İslam âlimleri teslim etmektedir. O devrinin en büyük âlimlerini tenkit etmiş, çeşitli konularda fetvalar vermiş, Kur’an’ın ve sünnetin doğru anlaşılması konusunda insanlara önderlik etmiştir. Sünneti Kur’an’la test etmenin ilk örneklerini vermiştir. Bu birikimi henüz çocuk denecek yaşta bir insanın elde etmiş olmasını kabullenmek oldukça zordur.

2- Bu konuyu aydınlatan bir başka rivayette şöyledir: Hz. Aişe validemiz henüz peygamberimizle evlenmeden önce Cübeyir bin Mut’im ile nişanlanmıştı. Mut’im Hz. Aişeyi oğluna almakla evine Müslümanlığı sokacağını düşünerek bu nikahı feshetmişti. Hz. Ebu Bekir (r.a) İslamı ilk kabul edenlerden biri olduğuna göre; bu olayın vukuu, İslamın alenen duyurulmasından veya şuyu bulmasından önce olması gerekir. İslam alenen açıklanıp Müslümanlar Kabe yürüyüşü veya Safa tepesi toplantısından sonra topluma deşifre olduktan sonra Ebu Bekir (r.a) ın Müslüman olduğu bilinince kızını almaktan vazgeçmiş olması daha doğru görünmektedir. Bu olayda yine Hz. Aişe’nin peygamberimizle evlenmeden önce evlilik çağına geldiğini ve nişanlandığını göstermektedir. Yani değil Hz. Resulle nişanlanıp bir yıl sonra evlenmesi , daha önce evlenecek çağa gelmişti, nişanlandı , zamanla İslam tebliği yayılınca Hz. Ebu Bekir'in Müslüman olması bu işi bozdu...Daha sonra da Hz. Resul onunla nişanlanıp bir yıl sonra da evlenmişti...Sıcak ülkelerde çocukların erken gelişip, olgunlaştığı düşünülünce - Günümüzde bile Mısır'da ilkokul birinci sınıfa giden kızlar ergenlik çağına girdiği - yani Mısır'daki 8 yaşındaki bir kız , Türkiye'deki 12-13 yaşındaki bir kız olgunluğuna gelip ; daha önce olgunlaşıp, daha önce yaşlandığı - düşünülürse 17 -18 yaşındaki bir kızın Arabistan’daki normal görüntü ve evlilik yaşı haliyle gelmiş bir yaş olduğu rahatlıkla kabul edilmelidir.Hz. Aişe validemiz peygamberimizle dokuz yıl evli kalmışlardı. Peygamberimizin vefatı esnasında İse 27 yaşında idi.

3- Mişkât sahibi der ki: Hazreti Âişe’nin hemşiresi Esma, Hicret esnasında 27 yaşında idi. Aişe’den on yaş büyüktü. Hazreti Aişe de, Esmadan on yaş küçük olduğuna göre, Hicrette onyedi yaşındaydı: (Asrı Scâdet, C: 2, S: 1010.) Rasül-i Ekremle evlendiği zaman, 18 yaşında bulunuyordu. Hazreti Âişenin altı yaşında nişanlandığı, dokuz yaşında nikahlandığı hakkındaki rivayetler doğru değildir, tarihî hakikatlere aykırıdır.Hz. Aişenin ablası Esma,

ondan yaklaşık 10 yaş büyüktü. Hz. Aişe evlendiğinde Hz. Esma'nın yaklaşık 30 yaşında olduğu rivayet ediliyor. Buradan Hz. Aişenin evlendiğinde 18-20 yaşlarında olduğu sonucuna varılmaktadır. 4- Hz. Peygamberin evliliği, vahyin başlangıcından 10 yıl sonradır. Hz. Ayşe vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuştur. Dolayısıyla Hz. Ayşe’nin peygamberimizle evlendiği yaşın 17-18 olduğu ortaya çıkar. Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli’ nin “Asr-ı saadet” kitabında geçer. (İst. 1928. 2/ 997)

5- Bugün hadis kitaplarımızda yer alan ve Hz. Aişe validemizin Mekke yıllarıyla ilgili olarak anlattığı bazı rivayetler, onun yaşını tespit edebilmemize yardımcı olacak niteliktedir. Mesela; Risâletten kırk yıl önce gerçekleşen ve tarih belirlemede bir ölçü olarak kabul gören Fil hadisesinden geriye kalan iki kişiyi Mekke'de dilenirken gördüğünü söylemesi; Mekke'nin en sıkıntılı günlerinde Allah Resûlü'nün sabah-akşam kendi evlerine geldiğini ve bu sıkıntılara dayanamayan babası Hz. Ebû Bekir'in de Nübüvvetin 5. veya 6. yılında Habeşistan'a hicret teşebbüsünde bulunduğunu detaylarıyla birlikte anlatması; ilk defa namazın ikişer rekat farz kılındığını, mukim olanlar için daha sonraları onun dört rekata çıkarıldığını, ancak sefer durumlarında yine iki rekat olarak bırakıldığını ifade etmesi gibi rivayetler onun yaşı konusunda bize ipuçları verecek niteliktedir.

6-Risâletin ilk günlerinde Müslüman olanların isimleri sıralanırken, ablası Esmâ Vâlidemiz’le birlikte Âişe Vâlidemiz’in adı da zikredilmektedir. Dikkat çekici olan bu zikrin, Hz. Osmân, Zübeyr ibn Avvâm, Abdurrahmân ibn Avf, Sa’d ibn Ebî Vakkâs, Talha ibn Ubeydullah, Ebû Ubeyde ibn Cerrâh ve Erkam ibn Ebi’l-Erkam gibi ‘Sâbikûn-u Evvelûn’ tabir edilen en öndekilerin hemen arkasında; Abdullah ibn Mes’ûd, Ca’fer ibn Ebî Tâlib, Abdullah ibn Cahş, Ebû Huzeyfe, Suhayb ibn Sinân, Ammâr ibn Yâsir ve Habbâb ibn Erett

gibi isimlerden de önce gerçekleşiyor olmasıdır. Demek ki Âişe Vâlidemiz, o gün küçük de olsa ‘irade’ beyanında bulunabilecek bir çağda ve ilk Müslümanlar arasında yer alabilecek bir durumdadır. Söz konusu bilgilerde ondan bahsedilirken, ‘O gün o küçüktü.’ şeklinde bir kaydın konulmuş olması, bu manayı ayrıca teyit etmektedir.

7- Ablası Esmâ Vâlidemiz’in konumu da bu kanaati güçlendirmektedir; zira onun, on beş yaşında iken Müslüman olduğu bilinmektedir. Bilinen bir gerçek de onun, 595 yılında dünyaya gelmiş olduğudur. Bütün bunlar, risâletin ilk yılı olan 610 tarihini göstermektedir. Demek ki Âişe Vâlidemiz, yaşı küçük olmasına rağmen 610 yılında Müslüman olmuştur. Bunun için o gün onun, en azından beş, altı veya yedi yaşlarında olması gerekir ki, on üç

yıllık Mekke hayatıyla en az yedi aylık 5 Medine günleri de bu tarihe ilave edildiğinde onun, Allah Resûlü ile evlendiği gün –risâletten beş yıl önce dünyaya gelmiş olma ihtimalini esas alacak olursak- en azından on sekiz yaşında olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

8- Âişe Vâlidemiz’in vefat tarihi konusunda gelen rivayetler de bu kanaati güçlendirmektedir. Zira onun vefat ettiği yıl ve o günkü yaşıyla ilgili olarak hicrî 55, 56, 57, 58 veya 59;29 yaşıyla alakalı olarak da altmış beş, altmış altı, altmış yedi veya yetmiş dört 7 gibi farklı tarih ve rakamdan bahsedilmektedir. Bu ise, doğum tarihinde olduğu gibi onun vefat tarihiyle ilgili de kesin bir kabulün olmadığını göstermektedir. Özellikle 58. yılında ve 74 yaşında iken vefat ettiğini ifade eden rivayette, onun vefat ettiği günün çarşamba olduğu, vefat tarihinin, Ramazan ayının on yedinci gecesine denk geldiği, vasiyeti üzerine Vitir namazından sonra Cennetü’l-Bakî’ye geceleyin defnedildiği, yine vasiyeti gereği namazını, Hz. Ebû Hüreyre’nin kıldırdığı, mezarına da, ablası Hz. Esmâ’nın iki oğlu Abdullah ile Urve, kardeşi Muhammed’in iki oğlu Kâsım ve Abdullah ile diğer kardeşi Abdurrahman’ın oğlu Abdullah gibi isimlerin indirdiği gibi detayların bulunması,8 diğerlerine nispetle bu bilginin daha güçlü olduğu izlenimi vermektedir. Öyleyse bu tarihi esas alarak bir hesaplama yapacak olursak onun, Efendimiz’in irtihalinden sonra kırk sekiz yıl daha yaşadığını (48+10=58+13=71+3=74) görmekteyiz ki bu hesaba göre o, risâletten üç yıl önce dünyaya gelmiş demektir.Bu durumda evlendiği gün onun, (74–48=26–9=17+7 ay) on yedi yılını yedi ay geçtiği anlaşılmaktadır.Kısaca: Hicri 58. yılda, 74 yaşında vefat etti ise, Efendimiz'den sonra 48 yıl dul olarak yaşadı ise, Allah Resulü ile evliliği de 9 yıl sürdü ise; demek ki, Aişe validemiz, Efendimiz Daru'l-Beka'ya hicret ettiğinde 26, evlendiğinde ise 17–18 yaşlarındaydı. Suudi araştırmacı ve tarihçilerden Süheyla Zeynelabidin ise Hz. Ayşe`nin Peygamberimiz ile evlendiğinde yaşının 19 olduğunu araştırmaları sonucu ulaşmıştır. Burada akla, "Madem öyle; bugüne kadar bu mesele niye bu şekilde gündeme gelmedi?" şeklinde bir soru gelmektedir. Yakın zamana kadar bu hususta olumsuz hiçbir beyan serdedilmemiş; ne Ebû Cehil gibi her fırsatı aleyhte değerlendiren muannit bir firavundan ne de Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl gibi olmadık yerden fitne ve iftira üreten nifakın adresi olmuş birisinden bu evliliğe herhangi bir itiraz söz konusu olmamış, olamamıştır. Çünkü ortada itiraz edilecek herhangi bir durum yoktur. Kısaca; Hz. Resul'ün Âişe Vâlidemizle evliliklerinde bir anormal durum olsa idi, Zeyneb Vâlidemiz’le izdivacında fırtına koparmak isteyenlerle, Benî Mustalık Gazvesi dönüşünde ve hiç olmadık yerde Âişe Vâlidemiz’e iftira atanların, onlar açısından önem arz eden böyle bir meseleyi dillerine dolamamaları

düşünülemezdi. Sonuç nasıl olursa olsun sadece başlı başına bu bilgi bile, Âişe Vâlidemiz’in evliliği konusunda olumsuz herhangi bir durumun olmadığını ispat için yeterli bir güce sahiptir. Peki Hz. Muhammed 9 yaşında Hz. Aişe ile evlendi iddiasının kökeni neresidir? Yukarıda da belirtildiği gibi daha önceki nişanlılık dönemi ile daha sonraki Hz. Resul’un nişan-evlilik olayının rivayetler sırasında karıştırılması olayıdır tüm olan. Hadis ilmini bilen hadis literatüründe bu gibi örneklerin dolu olduğunu da bilir!

Hz. Ayşe’nin İlmi

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in değerli hanımı ve ilk İslam halifesi Hz. Ebu Bekir'in kızı olan Hz. Ayşe (ra), Allah'ın nasip ettiği aklı, kuvvetli imanı, hikmetli konuşması, Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamber Efendimiz (sav)'i en iyi şekilde anlamaya çalışması gibi vasıfları ile tüm müminlere örnek olmuş bir Müslüman’dır.

Üstün ahlakı ve ilmi vasıflarının yanı sıra Peygamber Efendimiz (sav)'in vefatının ardından İslam ahlakının yayılması için sürdürdüğü faaliyetler de gerek Asr-ı Saadet döneminde, gerekse günümüzde tüm Müslümanlara ışık tutan bir rehber olmuştur. Kuran'da, "Ama Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte, onlar, ondan

uzaklaştırılmışlardır." (Enbiya Suresi, 101) ayetinde, Rabbimiz'in Katından kendilerine güzellik geçen müminler bildirilmiştir.

Allah kadın ya da erkek ayrımı yapmadan her insanın önüne, bu kimselerden olabilme fırsatını sunmuştur. İnsanın yapması gereken, Allah'a gönülden bir sevgiyle bağlanmak, O'nu her şeyin üstünde tutarak Rabbimiz'in razı olacağı bir yaşam sürmektir. Yüce Alah'ın izniyle bu samimi imanı yaşayan değerli müminlerden biri de Peygamber Efendimiz (sav)'in değerli hanımı Hz. Ayşe (ra)'dir.

Peygamberimiz (sav)'in hayatta olduğu dönemde de, Peygamberimiz (sav)'in vefatının ardından yaşanan Asr-ı Saadet döneminde de Kuran ahlakına uygun üstün bir ahlak sergileyen Hz. Ayşe (ra), Allah'ın nasip ettiği anlayış kabiliyeti, öğrenme arzusu, kuvvetli hafızası ve imani şevki ile kendisini en iyi şekilde yetiştirmek için örnek bir çaba sarf etmiştir. Allah yolunda bu samimi çabayı sergilerken Yüce Rabbimiz'in hükümlerine ve Peygamber Efendimiz (sav)'e gösterdiği kesin itaat, Hz. Ayşe validemizin (ra) Rabbimiz'e ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'e derin sevgisinin de açık bir delilidir.

Hz. Ayşe (ra) Sevgili Peygamberimiz (sav) vefat ettiğinde çok genç olmasına rağmen, Kuran-ı Kerim'i ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini en iyi bilen, anlayan ve muhafaza edenlerin başında gelir. Küçük yaşından itibaren Kuran ayetlerini ezberlemeye başlamış olan Hz. Ayşe (ra) Peygamberimiz (sav)'in ilminden şevkle yararlanmış, ayetlerin nüzul sebeplerini ve işaretlerini en doğru şekilde kavramaya gayret göstermiştir.

İslami kaynaklarda belirtildiği üzere ashabın büyükleri feraize (Allah'ın kesin emirlerine farzlara) dair meselelerde Hz Ayşe (ra)'ye danışmışlardır Tabiin devrinde (sahabilerle görüşmüş ve onlardan ders almış olan salih Müslümanların devrinde) birçok hukukçu yüksek seviyedeki hukuk bilgisinden faydalanmak üzere Hz Ayşe validemizle (ra) ilmi istişarelerde bulunmuştur.

Arapçayı çok güzel kullanan Hz Ayşe (ra) ayrıca açık ve yalın anlatım tarzı ve hitap ettiği kişiye en uygun tebliği yapması nedeniyle konuştuğu kişiler üzerinde etkili olmuş bir hatiptir. Bir hutbesi ve bazı mektupları Hz Ayşe (ra)'nin edebi kabiliyetini de gösteren örneklerdir Peygamber Efendimiz (sav)'in hanımı olmasının yanı sıra değerli bir öğrencisi de olan Hz Ayşe (ra)'nin ilmi sahada çok ayrı bir yeri vardır Fıkıh ilminde pek çok alimin hatasını

düzeltmiş birçok hadisin de mükemmel bir tarzda izahlarını yapmıştır (Said Aykut tercüme Hilyetü'l-Evliya Sıfatü's-Safve: C-2 S125) Hz Ömer (ra) kadınlarla ilgili fıkhi meselelerde daima Hz Ayşe'nin görüşünü almıştır Hz Ayşe validemizin (ra) bu ilmi İslami kaynaklarda da şöyle aktarılmaktadır:

Ebu Musa el-Eş'ari diyor ki: "Biz Rasulûllah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)'ın ashabı olarak bir hadisi anlamakta güçlük çektiğimizde onun anlamını Hz Ayşe (Radıyallahu Anha)'ye sorar ve ondan mutlaka bir cevap alırdık

Urve Hazretleri de Hz Ayşe (ra) için "Fıkıh tıp ve şiir ilminde Hz Ayşe (ra) 'den ileri bir kadın görmedim" demektedir

En fazla hadis rivayet eden sahabelerden olan Hz Ayşe (ra) Sevgili Peygamberimiz (sav)'den 2210 adet hadis rivayet etmiştir

Abdurrahman bin Avf (r.a.) Hazretlerinin oğlu Ebû Selem: "Sünnet-i Resûlullahı, Hz. Âişe'den (ra) daha iyi bilen dinde tebahhur etmiş (derya gibi geniş ilme sâhip olmuş), âyet-i kerîmelere vâkıf ve sebeb-i nüzûllerini bilen, ferâiz (miras üzerindeki paylar) ilminde mâhir olan bir kimseyi görmedim." buyurmuştur.

Ata bin Ebî Rebâh "Hz. Âişe (ra) Eshâb içinde en çok fıkıh bilen, isâbet-i rey bakımından en ileri gelen bir kimse idi" buyurmuştur.__

Melih KARA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İMAN - İTAAT

İMAN- İTAAT Bizler bazı şeyleri ya yanlış anlıyoruz yada işimize öyle geliyor o şekilde kullanıyor, davranıyor , savunuyoruz. Alla...