19 Temmuz 2017 Çarşamba

Hz. Fatma // Fatıma

 Hz. Fatma’nın Hayatı, İslam’da Kadının Bilime Katkıları
 
Hz. Fatma’nın Hayatı Kimlik Bilgisi
Adı: Fatıma
Künyesi: Ummu Ebiha
Diğer İsimleri: Zehra, Sıddıka, .Mübareke, Tahire, Raziye, Merziyye, Zekiyye, Muhaddise.
Baba Adı: Muhammed (s.a.a)
Anne Adı: Hatice
Doğum Yeri: Mekke
Doğum Tarihi: 20 C. Ahır bisetin 5.yılı
Peygamber'e (s.a.a) Olan Yakınlığı: Kızı
Çocukları: Hasan ibn Ali, Hüseyin ibn Ali, Ümmügülsüm bin Ali, Zeynep bin Ali, Muhsin bin Ali Şahadet Yılı:11 Hz. Peygamber'in vefatından 75 gün veya 6 ay sonra
Şahadet Yeri: Medine
Şahadet Sebebi: Ashaptan bazılarının Peygamber'in vefatından sonra Hz. Fatıma'nın evine saldırmaları ve Onu yaralamaları.
 
Çocukluk Dönemi Ehl-i Sünnet âlimleri çoğunlukla o Hazret'in Hz. Resulullah'ın bi'setinden beş yıl önce doğduğunu rivayet ederken, Ehl-i Beyt İmamları'ndan gelen hadislerde daha çok Hz. Fatıma'nın (a.s) bi’setin beşinci yılının cemadiyülâhır ayının yirmisinde cuma günü doğduğu belirtilmiştir. Ebu Basir'in naklettiği bir hadiste Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Fatıma (a.s) Hz. Resulullah (s.a.a) kırk beş yaşında iken cemadiyülâhır ayının yirmisinde dünyaya geldi. Ömrünün ilk sekiz senesini babasıyla birlikte Mekke'de geçirdi. On senede Medine'de babasıyla beraber kaldı. Babasının vefatından sonra ise, sadece yetmiş beş gün hayatta kaldı ve hicretin on birinci yılında cemaziyülâhırın üçünde dünyadan göçtü. “ Resulullah efendimiz “kesmek” manasına gelen Fatıma ismini verdiğinde şöyle buyurmuştu: “Kızım Fatıma’nın ismi şu manadadır: ‘Allah onun da, onu sevenlerin de cehennemden alakasını kesmiştir.’”
 
Hayr-ı Kesir Olması

Allah Teala, Hz. Peygamberini (s.a.a): “Sana bol hayır vereceğiz” buyurarak müjdelemişti. Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.a), Allah’ın vaadinin kesin olduğunu ve bütün hayırların kaynağı olacak pak ve bereketli neslin kendisinden vücuda geleceğine emindi. Ancak kalp gözleri körleşen düşmanlar Resulullah'ın erkek evladının vefat ettiğini görünce, “Artık Muhammed’in soyunu devam ettirecek erkek evladı kalmamıştır; kendisinden sonra yolu da sönüp gider.” şeklindeki söylentiler yaparak Hazret'i incitiyorlardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hak onlara cevap olarak Kevser Suresini indirerek şöyle buyurdu: “Şüphesiz biz sana bol hayır (bereketli nesil) vermişiz. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Doğrusu asıl ebter (soyu kesik) olan sana kin duyandır.” Evet Allah’ın bu vaadi, Hz. Fatıma’nın dünyaya gelmesiyle gerçekleşmiş, dünya ufukları onun veladet nuruyla aydınlanmış ve kadının ne kadar yüce bir makama ulaşabileceğini bütün âleme göstermek isteyen Allah Teala, Peygamberinin temiz soyunun, Hz. Fatıma’dan vücuda gelmesini takdir eylemişti. Peygamber'in Yardımcısı Hz. Fatıma çocukluk günlerinden itibaren Allah Resulü'nün hamisi olmaya çalışmış, o küçücük elleriyle düşmanların saldırıları karşısında babasına siper olmuş, babasının bütün hüzün ve kederlerinde onun en fedakâr ortağı olmuştur. Bir gün müşriklerden biri, Resulullah (s.a.a)'ı sokakta görünce, Hazret'i incitmek için başına bir miktar çer-çöp ve pislik döktü. Âlemlere rahmet olan Resulullah (s.a.a) ona karşılık vermedi ve bir şey söylemeden bu hâliyle eve döndü. Hz. Fatıma (a.s) babasının bu vaziyetini görünce koşup derhal su getirdi, ağlar gözle babasının başını ve yüzünü yıkamaya başladı. Kızının bu üzgün vaziyetini gören Hz. Resulullah (s.a.a), ona teskinlik vermek amacıyla şöyle buyurdu: “Kızım ağlama! Mutmain ol ki, Allah (c.c) babanı düşmanların şerrinden koruyacak ve onlara galip kılacaktır.” Yine bir gün Hz. Fatıma (a.s), Mescid-i Haram’da oturan bir grup kâfirin, babasının katli için komplo hazırladıklarını fark edince, ağlar bir gözle eve dönüp kâfirlerin aldığı kararı ve uygulamak istedikleri komployu babasına haber vermiş ve böylece babasını muhtemel tehlikeye karşı korumuştur. Bir gün de Peygamber-i Ekrem'in Mescid-i Haram’da namaz kıldığı sırada müşriklerden bir grup, Hazret'le dalga geçip alay etmeye başladılar. Bu esnada onlardan biri o çevrede yeni kesilmiş bir devenin rahmini alıp kan ve pisliği ile birlikte, secde hâlinde olan o Hazret'in sırtına attı. Orada hazır bulunan ve bu manzaraya şahit olan Fatıma (a.s) bu duruma çok üzüldü; ağlayarak Resulullah’ın yanına koştu ve devenin rahmini Hazret'in sırtından alıp uzak

bir yere atarak Hazret'i onların bu saygısızlığına karşı korumaya başladı. Bu arada bu büyük saygısızlığa maruz kalan Hz. Resulullah'ın (s.a.a) namazını bitirdikten sonra o insanlara beddua ettiği rivayet edilmiştir. Fatıma (a.s) böylece küçük yaşlarından itibaren bu çeşit hadiseleri görüp babasının yardımına koşuyor, bir annenin yavrusunu savunduğu gibi Hazret'i savunuyor ve babası için adeta annelik yapıyordu. İşte bundan dolayı Resulullah (s.a.a) ona, “Ümmü Ebîha” (Babasının annesi) lakabını vermişti. Hz. Fatıma (a.s) hicretten sonra İmam Ali ile evlendi ve Hasan, Hüseyin ve Zeynep adında çocukları oldu O hazret babasının vefatına kadar Onun yanında ve yakınındaydı. Babası ile çeşitli savaşlara gitmiş, diğer Müslümanlar gibi ve onlardan daha fazla İslam’ın zaferi için çalışmıştır. Ama Resulullah (s.a.a)'ın vefatından sonra bazı sahabenin Ehlibeyt'e karşı tutumu değişmiş kendi çıkarları uğruna O hazrete çeşitli sıkıntılar yaratmışlardır.
 
İslam Dinindeki Yeri

Enes bin Malik'den, her iki ekolünde (Şia ve Sünni) güvenilir saydığı raviler yoluyla nakledilen bir hadis şöyledir;

“Alemlerdeki kadınların en iyisi dört tanedir: İmran kızı Meryem, Mezahim kızı Asiye, Hüveylid kızı Hatice ve Muhammed kızı Fatıma” “Muhammed bu dört kadını âlemlerin en iyi kadınları olarak saydıktan sonra Fatıma’yı hem dünyada, hem de ahirette diğer üçüne üstün kılmıştır.”

Muhammed bin İsmail Buhari “Sahih”te ve imam Ahmed bin Hanbel “Müsned”de Ebu Bekir kızı Ayşe’den Muhammed’in Fatıma’ya şöyle buyurduğunu naklediyorlar:

“Ey Fatıma! Sana müjdeler olsun, Allah seni âlemdeki kadınların üzerine genel olarak ve Müslüman kadınlar üzerine de özel olarak seçti ve seni tertemiz kıldı ve İslam en üstün dindir.

Buhari ve Müslim Sahih’lerinde, İmam Salebi tefsirinde, İmam Ahmed bin Hanbel Müsned’de, ( ve diğer bir çok alim) İbn-i Abbas’dan şöyle naklediyor:

“Şura Suresinin 23. ayeti; “De ki: Ben bu tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum; istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir. Ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa, onun güzelim mükafatını artırırız.” Nazil olduğunda sahabeler şöyle dediler: “Ya Resulellah! Allah’ın,

sevgisini üzerimize farz kıldığı yakınların kimlerdir?” Resulullah cevaben: “Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’dir.” Buyurdular.

Mübahele Ayeti’nden “Sana gelen bunca ilimden sonra, yine de bu hususta seninle çekişip tartışmalara girişirlerse de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, nefsimizi (kendimizi) ve nefsinizi (kendinizi) çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın lanetini yalan söylemekte olanların üstüne kılalım.” Sonra, Nasrani’lere karşı girişilen bu olayda, Muhammed’le birlikte gelenlerin kim olduğunu sorduğunda, Nasrani bilgini Oskofa:


““O genç, O’nun damadı ve amcası oğlu Ali bin Ebu Talip’tir, O kadın O’nun kızı Fatıma’dır, O iki çocuk ise O’nun torunları ve kızının evlatları olan Hasan ve Hüseyin’dir”

Ahzab Suresinin 33. Ayeti olan “Ancak ve ancak Allah Teala siz Ehli Beyt’ten ricsi (her çeşit pislik ve kötülüğü) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” Ayetindeki Ehli Beytin Ali bin Ebu Talib, Fatıma Zehra, Hasan bin Ali, ve Hüseyin bin Ali’nin kastedildiği büyük Sünni alimleri Müslim, Tirmizi, Salebi ve diğer birçoklarınca bildirilmiştir.
Şahadet Peygamber’in kendinden sonra hayatta kalan tek çocuğu Hz. Fatıma kendisine vurulan cismi ve ruhi darbelerden ve altı aylık çocuğu Muhsin’i düşürdükten sonra hicri 11.yılda Peygamber’in vefatından bir rivayete göre 45 gün ve diğer bir rivayete göre 6 ay sonra şehid olmuştur. Allah’ın, nebilerin, 4alihlerin, şehitlerin ve 4alihlerin selamı O’nun üzerine olsun. Hz. Fatıma’nın mübarek ömrü 18 sene gibi çok kısa bir süre olmasına rağmen ilimdeki makamı o dereceye varmıştır ki Kur’an’nın tefsiriyle ilgili buyurukları Hz. Ali (a.s) tarafından kaleme alınmış, bu yolla meydana gelen kitap Ehl-i Beyt İmamlarının ilmi kaynaklarından biri olmuştur. Böylece o Hazret sonradan gelen imamlar için bir muallime sayılmaktadır. Hz. Fatıma (a.s) Medine’de vefat etti ve vasiyeti üzerine geceleyin gizlice defnedildi; bu yüzden o Hazretin kabrinin yeri şimdiye kadar gizli kalmıştır. Mezarı Medine’de üç mekandan birindedir: Peygamber (s.a.a)’in kabrinin yanında, Baki mezarlığında, Mescid’un-Nebi ile Hz. Peygamber’in kabri arasında.
 
Hz. Fatma’nın İlmi
 Fatımatü'z-Zehra (a.s), vahiy evinde kendisi için hazırlanan bilgi ve irfanla, kendisini dört bir yandan kuşatan ilim ve irfan güneşlerinin ilmî aydınlatmasıyla yetinmedi. Babası Resulullah (s.a.a) ve ilim şehrinin kapısı kocasıyla her buluşmasında elinden geldiğince ilim öğrenmeye çalışırdı. Bunun yanında oğulları Hasan ve Hüseyin'i de sürekli olarak Resulullah'ın (s.a.a) meclisine gönderir, onlar döndükten sonra da onları konuşturarak dinlediklerini anlatmalarını sağlardı. Çocuklarına üstün bir terbiye vermek için büyük bir çaba sarf ettiği gibi, ilim öğrenmek için de büyük bir çaba sarf ederdi. Ev işlerinin çokluğuna rağmen, öğrendiği bilgileri diğer Müslüman kadınlara aktarmayı da ihmal etmezdi. İlim öğrenme ve ilmi yayma hususundaki bu kesintisiz çabaları sonucu, en büyük hadis ravilerinden ve tertemiz nebevî sünnetin aktarıcılarından biri oldu. Hz. Zehra (a.s), Allah'tan korkup sakınan ve hikmetli Kurân'ın açık ifadesiyle, Allah tarafından eğitilen Ehl-i Beyt'in bir ferdiydi. Allah ona ilimle ayrıcalık tanıdı, bu yüzden "Fatıma" adını almıştı. Benzersizliği yüzünden de Betül (iffette eşsiz) diye isimlendirilmişti. İlminin ve düşünsel olgunluğunun kanıtı olarak dehasının yüksek düzeyini yansıtan iki ünlü konuşması yeterlidir. Bu hutbelerden birini, Hz. Peygamber'in (s.a.a) vefatından sonra sahabenin ileri gelenleri huzurunda Mescid-i Nebevî'de, diğerini ise evinde irad etmişti. Bu konuşmalar, düşüncesinin derinliğinin, köklülüğünün, kültürünün genişliğinin, mantığının gücünün, önderlik kurumunun sapmasından sonra ümmetin geleceğine dair ön görüsünün gerçekliğinin parlak birer örneğidir. Bunun yanında yüksek bir edebe de sahipti. Allah için ve Allah yolunda muazzam bir cihat da veriyordu. Hz. Fatıma (a.s) ve ilim öğretmenin değeri İmam Hasan Askeri (a.s)’den şöyle nakledilmiştir: “Bir gün bir kadın, Hz. Fatıma'nın (a.s) huzuruna varıp şöyle dedi: Güçsüz bir annem vardır, namazında zor bir meseleyle karşılaştı ve o meseleyi sana sormam için beni huzurunuza gönderdi. Hz. Fatıma (a.s) o meselenin cevabını verdi. O kadın, ikinci kez başka bir mesele
sordu. Hz. Fatıma yine cevabını verdi. Daha sonra üçüncü bir mesele sordu, böylece sorduğu soruların sayısı onu buldu. Hz. Fatıma de hepsine cevap verdi. Sonra o kadın sorunun çok olmasından dolayı utanıp "Sizi daha çok yormayayım" dedi. Hz. Fatıma: “Karşılaştığın her soruyu utanmadan gel sor, ben senin sorularından yorulmam. Eğer bir kimse bir yükü dama çıkarmak için ecir olur ve karşılığında yüz bin dinar alırsa, acaba o iş ona ağır gelir mi ?” Kadın: “Hayır, ağır gelmez ve o işten yorulmaz” dedi. Hz. Fatıma sonra şöyle buyurdular: “Her meselenin cevabına karşılık bana verilen sevap, arası incilerle dolu olan yer ile göklerken daha fazladır. Öyleyse meselelere cevap vermekten hiç yorulur muyum ?” Babamın şöyle buyurduğunu duydum: “Takipçilerimizden alim olanlar, kıyamet günü haşr edildiklerinde onlara, çaba, ilim ve halkı hidayet ettikleri miktarınca sevap ve mükafat verilir; hatta onlardan birine nurdan bir milyon süslü elbiseler verilir. Sonra Rabbimizin münadisi şöyle nida eder: 'Ey İmamlarından ayrı kaldıkları vakit Âl-i Muhammed yetimlerini düşünenler, onların sorumluluğunu üstlenenler! İşte bunlar sizin öğrencileriniz ve ilminiz sayesinde dinlerini koruyan ve hidayeti bulan yetimlerdir. Dünyada ilminizden yararlandıkları miktarca onlara hediye verin.' Bunun üzerine ümmetin alimleri, yetimlerine (takipçilerine) hediye verirler. Hatta onlardan bazılarına yüz bin hediye verecekler. Daha sonra o yetimler de kendi öğrencilerine hediye verecekler. Hediyeler taksim edildikten sonra Allah Teala şöyle buyuracak: 'Yetimleri düşünen alimlerin hediyelerini bir kat daha artırın' Sonra da: 'İki kat daha artırın, onların takipçilerine de aynı şekilde artırın' diye buyurur." Daha sonra Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurdu: “Ey Allah’ın cariyesi, bu hediyelerden bir iplik, güneşin kendisine doğduğu her şeyden bir milyon kez daha üstündür. Çünkü dünyada üstün sayılan şey, gam ve kederle karışmıştır. Ama ahiret nimetlerinin hiçbir noksanı ve lekesi yoktur.”
Melih KARA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İMAN - İTAAT

İMAN- İTAAT Bizler bazı şeyleri ya yanlış anlıyoruz yada işimize öyle geliyor o şekilde kullanıyor, davranıyor , savunuyoruz. Alla...