29 Temmuz 2017 Cumartesi

MEZHEP- TELFİK- MEZHEPSİZLİK- İMAN- TAKLİDİ İMAN- TAHKİKİ İMAN

MEZHEP- ESKİYE ÖZLEM

Eskiden diye başlarız ya bazen
 
Para yoktu; ama sevgi, anlayış saygı, birlikte olma, birbirini düşünme, sahip çıkma vs
Başka idi her şeyin tadı...
 
Şimdilerde insanların; parası malı mülkü evi arabası cep telefonu var ama bir boşluktur ki doldurulamaz hiçbir varlık ile
Bu durum ve özlemi sanki bu eski insanların ve yaşamların dini yönlerinde de özlüyoruz. Eskiden insanlar genel anlamda okuma yazması azdı, televizyon telefon internet gibi bilgiye ulaşması zor ve imkânsızdı ve kendisine öğretileni en iyi şekilde öğrenmeye ve uygulamaya çalışır çok soru sorup işi araştırmazdı.
Taklid eder di yani imanı taklidi idi, mezhebi belli idi, başka mezhepleri isim olarak bilir ama uygulamalarını bilmezdi
Artık günümüzde farklı insanların birbirleri ile temasının kolaylaşması, hac ve umre ye gidenlerin çokluğu artık etrafında farklı millet ve mezhepten insanların varlığı
Eski bildiklerine yenileri eklenmeye başladı. Merak ve öğrenme gayreti ile sormaya araştırmaya koyuldu.
Ve neden diye sorgulamaya başladı, neden sadece bir mezhebe bağlı kalayım ya da niçin mezhebe ihtiyacım olsun
 
Elinde (ucuz) bilgiye ulaştıracak her imkan vardı yazınca Google ye bilgi karşısında idi. Ve artık onu taklit ediyordu. Ne yazık ki bunu da maharet sayıyor kendince taklitten çıkmış tahkike başlamıştı.
Televizyonlar da internette kendisine yol gösteren kendi düşüncelerine ışık tutan ve düşündüklerinin tutarlılığını ona gösteren kişiler ve programlar…
Programlar, herkesin kendine bir yol tutturduğu, ayeti kendi arzusuna göre yorumladığı, hadisi ise işine gelince Peygamber böyle söylememiştir diye kabul etmediği ancak lazım olunca da şöyle bir hadis var deyip kullandığı   
Okuduğu birkaç kitap, aldığı birkaç unvan ile herkesin kendini müçtehid kabul edip fetvalar verdiği açıklamalarda bulunduğu programlar kişiler ve ne yazık ki onları dinleyen vatandaşımız onlarda kendi kafasında nefsinin arzuladığını buldu
Artık insanımızın mezhebe ve meşrebe ihtiyacı yok, o gördüğünü duyduğunu ihtiyacına binaen ve zevkine göre uyguluyor.
 
Böyle midir, böyle mi olmalıdır yada böylesi doğru olan mıdır. 
Evet, bütün mezhebler aynı hedef ve gayeye hizmet eder. Dini en doğru şekilde uygulama ve nihayetinde bu doğru uygulamaların neticesi sevap ve razı-ı ilahiyi kazanma, her birinin kaynağı Kur’an ve Hadis-i Şerif ancak en doğruyu ve isabetli olanı bulmada farklı tercihler ve kabuller netice oluşan rahmete sebep farklılıklar
Bunu şöyle düşünürsek hata etmiş olur muyuz.
Dört mezheb imamı ve hepsinin hedef ve gayesi aynı ancak yöntemleri farklı ancak hangisinin dediğini yaparsan sonuçta başarılı olacaksın.
Ve dört doktor aynı alanda uzman. Hepsinin isteği belli hastasının iyileştirmek. Bunun için çaba gayret ve uygulamaları, her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır hesabı her birinin bu hastayı iyileştirme de farklı yöntemleri, biri hap verir biri serum biri doğal ilaçları, biri bekleyelim acele etmeyelim vücut kendini toplar takip edelim der biri hemen verir antibiyotiği ayağa kaldırır biri küçük miligramlarla başlar biri yüksek miligram verir hemen ayağa kaldırır ama başka organlara zarar vermiştir
Hasta olan kişi aynı gün bu alanında uzman dört doktora gider. ve doktorların her bireri tedavi için farklı yollar, alternatif ilaçlar, dozajlar reçete etmişlerdir.
Şimdi aklı başında olan bir hasta bu dört doktorun verdiği bütün ilaç veya yöntemleri uygular mı? Önce birinin tedavisine devam eder daha sonra bir sonuç elde edemediyse diğer doktorun tavsiyelerini uygular. Yoksa kendi kafasına göre bir ondan bir bundan ilaç kullanmaz. Çünkü bu durum iyileşmesine değil tam aksi farklı komplikasyonlara sebep olabileceğinden hastalığın daha kötüleşmesine, zehirlenme sonucu ölümlere sebep olur.
Bu anlamda tam olarak işine göre ya da kendince kolayına geldiği şekilde bir o mezhebin bir bu mezhebin uygulamasını yapan ve bunu bilinçsizce yapan kişinin hata etmemesi mümkün olmasa gerektir.
Aynı şekilde bir ömür bilgi için uğraşmış zaman ayırmış teorik ve pratik olarak uygulamalarda bulunmuş bir operatör doktor ile evinden kalkıp gelmiş bir insanın, ameliyat masasında yatan hastaya müdahaleleri ne kadar yerinde ve doğru olacaksa.
Kitab ve sünnet ışığında yıllarını verip bilgileri derç edip bir sonuca varan ve bu sonucunun en doğru en uygulanabilir en kolay ve kitab sünnete en uygun olduğunu söyleyen bunu bizlere kısa bir özetle sunan kişileri beğenmeyip onların bilgilerini sorgulayıp kendi bildiğiyle ibadet etmeye çalışan elifi görse mertek sananlar.
Bu kitab yazanlar ya da tez hazırlayanların son sayfalarında ki kaynakça bölümü, burada yazılan kaynakları okuduğunu (ki kitabın tamamını okumamış sadece konusu ile ilgili yerleri okumuştur) ve bütün bu okumalardan sonra bu eseri ortaya koyduğunu bize söylemeye çalışmıştır. Bu kaynakçalarda yerine göre birkaç sayfada yazılan birkaç yüzü bulanlarına rastlarız. Bizlerde o yazılan kaynaklarla uğraşmaktansa -ki bu bize hem zaman acısından büyük bir zorluk ve külfettir hem de bu eserleri bulmak hususunda sıkıntıdır- o eseri okur ve faydalanırız.   
Şimdi sormak lazım acaba bu mezhep imamlarımızın okudukları kitaplar, bilgi kaynaklarını bir araya getirsek acaba kaynakçalarında ne kadar ciltlik eserler olur, bu eserleri sahifeye vursak kaç sahife eder. Sadece kısa bir hesap.
Oysa bu gün küçük bir ilmihal kitabının bile tamamını okumamış ondaki bilgilere bile tamamen vakıf olmayan bir kişinin ben mezhep bilmem demesi ya da ister onu uygularım ister bunu demesi ne kadar acınacak bir hal.
İnsanın keşke o mızraklı ilmihallerle kalsaydık diyesi geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İMAN - İTAAT

İMAN- İTAAT Bizler bazı şeyleri ya yanlış anlıyoruz yada işimize öyle geliyor o şekilde kullanıyor, davranıyor , savunuyoruz. Alla...