1 Temmuz 2017 Cumartesi

NEFİS, NEFSİN SIFATLARI, ŞEHVET


Şehvet

Şiddetli arzu ve bu arzulanan şeyi elde etmek için gösterilen olağanüstü çabadır; şehvet. Şehvet, insanı madden ve mânen perişan eden unsurların başında gelir. Nefsin, insanları peşine katıp aldattığı sıfatlarından en kötüsü, insanların kolay aldandığı ve nihayetinde perişan olunduğu en tehlikeli olanıdır. Şehvet, kişinin maddi ve mânevi âleminde ki düzeni bozar. Şehvet, insanın aklını kullanamamasına, bunun neticesi gönül gözümüzün kapanmasıyla güzellikleri ve hakikati görmesini engeller. İnsanın hem dünyada hem de âhirette rezil, suçlu duruma düşmesine sebep olur.[1]

Şu da bir gerçektir ki şehvet, insan ve de hayvan türünün devamı için bir elzemdir. Çünkü şehvet olmasa, neslin devamı mümkün olmaz, yeryüzü harâbeye dönüp, insanî muameleler geçersiz hâle gelirdi. O zaman, şehveti iyi tanıyıp, ayırt etmek, fayda ve zararını bilmek, faydalı yerde, faydalı amelleri elde etmek için yönlendirip, kullanmak lazımdır.

Şehvet, Cenâb-ı Hakk’ın insana vermiş olduğu bir lütuf ve ihsandır. Helal ve meşru olan bu iş ve dünya hayatının helal şeyleri ancak haddin aşılması durumunda kötü ve çirkin bir hâl alır. Tasavvuf ehlinin de kişide bulunmasını istemediği şehvet; âyet-i kerîmelerde de yerilen, çirkinliğine değinilen, insanı azgınlığa götürüp Hakk’ın emirlerinden uzaklaştıran aşırı şehevî ihtiras ve arzuların her türlüsüdür. Çünkü bu arzular kontrol edilemezse ilahlaşır da insan bu lezzetlerin esiri olur. Kulluk sıfatını şehevî isteklerine yönlendirir.[2]

Şehvetin çeşitleri vardır. Nefsâni şehvet; mevki, makam, büyüklük sevgisi, başkaları tarafından saygı duyulma arzusu, kendisini karşı her türlü fiil ve hareketin olmamasını isteme, kızıp öfkelenme gibi şeyleri kapsar. Cismâni şehvet ise; yemek, içmek, evlenmek, güzel görünmek, güzel şeylere sahip olmak gibi isteklerdir.[3]

İnsan, kendisini helâke götürecek olan şehvetin bu türlüsünden uzak olmak için, bütün kuvvet ve gayretini ortaya koyup, sabırla direnmelidir. Bütün bu çirkinliğin, arzu ve isteğin kaynağının nefis olduğunu unutmayıp, onun vesveselerine kanmamalıdır. Çünkü şehvete galip gelmek dinin bir gâyesidir. Bu şehvet ateşini ancak mücâhede ve riyâzet ile söndürmek mümkündür. Ona hâkim olmanın yollarından biri de şiddetli açlık, Allah (cc) korkusu ve sevgisidir.[4]

İmâm Gazzâlî de, nefsin sıfatlarından birçoğuna geniş yer verdiği İhyâ’sında “Kitabü Kesri’ş-şehveteyn” adı altında mide ve fecr şehveti hakkında sekiz bab da, bunların zararları, kontrol altına almanın yolları ve kontrol altına almanın fazileti hakkında geniş bilgi vermiştir.[5]



[1] Öztürk, a.g.e. s. 100; Hucviri, a.g.e. s. 324
[2] Öztürk, a.g.e. s. 101; Hasan Kâmil Yılmaz, Rûhânî Hayat, Erkam Yayınları, İstanbul 2000, s. 172
[3] Ateş, a.g.e. s. 159.
[4] Öztürk, a.g.e. s. 102; Hucviri, a.g.e. s. 515
[5] Gazâlî, III. 181-241,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İMAN - İTAAT

İMAN- İTAAT Bizler bazı şeyleri ya yanlış anlıyoruz yada işimize öyle geliyor o şekilde kullanıyor, davranıyor , savunuyoruz. Alla...