İSLAM DÜNYASINDA MÜZİK
İslam Dünyasında müzik nazariyatına (müzik kuramına) dair
ilk eserler 8. yüzyılın sonlarına doğru kaleme alınmaya başlanmışsa da, bu
alandaki sistematik çalışmalar 9. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Grek (Antik Yunan)
müzik eserlerinin Arapçaya tercümesiyle birlikte İslam Dünyasında ilk defa
sesin fiziksel ve matematiksel temelleri incelenmeye başlanmıştır.
M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren müzik nazariyatına (müzik
kuramına) dair çalışmalar yapan Greklerin bu eserleri İslam dünyasında yazılan
ilk müzik nazariyatını büyük ölçüde etkilemiştir.
Grekçeden Arapçaya tercüme edilen eserlerin bazıları:
Aristo’nun Problemata ile De Anima; Themistius ile Afrodisyalı Alexandros’un bu
iki esere dair şerhleri (açma, açıklama, ayırma, ayrıntılı açıklama),
Aristoxenes’in iki eseri, Öklid’e atfedilen iki müzik eseri, Nikomachos’un bir
risalesi (kitapçık) ve Batlamyus’un Harmonikası.
Müzikte aralıkların matematiksel değerlerinin bulunması (ses
titreşimlerinin sayısı, aralıkların belirlenerek düzenlenmesi) ilk Pythagore (
Pisagor) tarafından kuramlaştırılmıştır. Pek çok bilgin Pythagore’nin
(Pisagor’un) çalışmalarına başvurmuştur. Örneğin Platon bu kuramdan yola
çıkarak seslerin özelliklerini açıklar. Özellikle İhvan-ı Safa’nın Müzik
Risaleleri ile Kindi ve Farabi’de de bu etkileri görebiliriz.
Pythagore ( Pisagor)’ a göre sayıların kendine özgü
kimlikleri olup kainatı oluşturan unsurlar arasında düzenli ilişkiler ve belli
uyum bulunmaktadır, ve bu uyumu sayılarla ifade edebilmek mümkündür. Ona göre
sayılar kainatın birer anahtarıdır.
Sayılar ve gökcisimleri ile müzik eserleri arasında güçlü
bağlar kuran İhvan-ı Safa ve Kindi’de Pythagore’nin izleri mevcuttur.
Daha sonra Aristo’nn öğrencisi Aristoxenes (Aristoxenus)
sayılara değil duyuma önem vermiş, Ptolemy ve Öklid’in (Euclides) de
desteklediği bu görüşün uzantıları Farabi ve İbn Sina’da görülmüş.
Aristoxenes (Aristoxenus)’a göre işitme, zeka ve hafıza
müziği anlamada büyük rol oynar ve müziksel duyum, sesler arasındaki
aralıkların matematiksel hesaplardan daha önemlidir.
İslam dünyasında müziğe dair yazılmış en önemli eserlerden
biri İhvan-ı Safa Risaleleri’dir. 9. yüzyılda derlenen 51 (ellibir) risaleden
(kitapçıklardan) 5. (beşincisi) müzik ilmine ayrılmış, sesin özellikleri;
müziğin ruha tesiri (etkisi); müzik aralıklarının sayısal ifadeleri; müzik ile
kozmos arasındaki güçlü ilişki; duyu organlarının sesi alma keyfiyeti; seslerin
uyumu; mizaçlarla sesler arasındaki ilişki; kompozisyona dair kurallar;
enstrümanlar; ritim ve ud konuları değerlendirilmiştir.
Arap Rönesansının gerçekleştiği 9. Yüzyılda yaşamış olan ve
müzik eserleri bizlere ulaşan ilk düşünür Ya’kub b. İshak el-Kindi (ö.
874)’dir. Bilindiği kadarıyla müziğe dair 10 adet eser yazmıştır.:
1. Kitabü’l – A’zam fi’t Te’lif
2. Risale fi Nisebi’z – Zemaniyye
3. Risale fi Sına’ati’l – Akvali’l – Adediyye
4. Muhtasaru’l – Musika fi Te’lifi n-Nağam ve San’ati’l – Ud
5. Risale fi’l – Medhal ila Sına’ati’l – Musika
6. Risale fi Kısmeti’l – Kanun
7. Risale fi Hubr Sına’ati’t – Telif
8. Kitabü’l – Musavvitati’l Veteriyye min Zati’l – Aşrati’l
Evtar
9. Risale fi’l – Luhun ve’n Nağam
10. Risale fi Ecza Hubriyye fi’l – Musika.
Bunlardan altı tanesi kayıp, son dört tanesi günümüze
ulaşmış ve üzerlerinde çalışmalar yapılmıştır.
Felsefede Aristo’dan sonra “Muallim - i Sani”, müzik ilminde
“Muallim – i Evvel” olarak kabul edilen Ebu Nasr Muhammed b. Tarhan b. Uzluğ el
Farabi (ö. 950), müzik nazariyatını Aristo, Themistius ve Öklid gibi ünlü Grek
alimlerin Arapça’ya tercüme edilen eserlerinden tanımıştır. Kindi’nin
eserlerinden de etkilenen Farabi’nin müzikle ilgili 3 eseri vardır:
1. Kitabü’l-Musika’l-Kebir
2. Kitabü İhsai’l-İkaat
3. Kitab fil-İkaat
Farabi, sadece Grek eserlerini açıklamakla kalmamış eksik
bilgileri tamamlamış, hataları düzeltmiştir. Çalgılarla ilgili ayrıntılı
bilgiler vermiş ve ses fiziği alanında Grekleri aşarak müzik tarihinde önemli
bir yer kazanmıştır.
Farabi, sayıların kendine özgü kimlikleri olup kainatı
oluşturan unsurlar arasında düzenli ilişkiler ve belli bir uyum bulunduğunu
ileri süren Pythagoras’ın değil, duyuma daha çok önem veren Aristoxenes’in
etkisinde kalmıştır.
İbn Sina (980-1037) İslam Dünyasında “Şeyhu’r-Reis” ve
Batılı düşünürler tarafından “Filozofların Prensi” olarak anılmıştır. Kendine
Farabi’yi hoca olarak rehber edinmiştir. Aristoxenes, Öklid, Ptolemy, Pisagor,
Yunus el-Katip, İbnü’l-Müneccim, İshak el-Mevsıli, İhvan-ı Safa, Kindi ve
Farabi gibi bilginlerin eser ve görüşlerinden yararlanmıştır.
İbn Sina’nın kısa risaleleri ile birlikte toplam 250 eseri
günümüze ulaşmıştır. Bunlardan Danişname-i Alai ve birkaçı Farsça olup
diğerleri Arapça’dır. İbn Sina tıp, felsefe, fıkıh, lisan, riyaziyat
(matematik), adab, psikoloji vb. alanlarda eserler yazmıştır. Müzikle ilgili
eserlerini Isfahan’da (ömrünün son 10-12 yılı) kaleme aldığı düşünülmektedir.
İbn Sina ansiklopedik 3 eserinde müziğe özel bölümler
ayırmıştır, bazı eserlerinde de müzik ile ilgili konu başlıkları vererek
birtakım değerli bilgiler sunmuştur.
Kiabü’ş-Şifa’da “Cevamiu İlmi’l-Musika” bölümü
Kitabü’n-Necat’ta “Muhtasar fi İlmil-Musika” bölümü
Daniş-name-i Alai’de bir bölüm
Risale fi’l – Huruf
Risale fi’n – Nefs
Risale Fi Beyani Aksami’l-Ulum li Hikemiyye ve’l-Akliyye
El Kanun fi’t – Tıbb
İsimli eserlerinde müzikle ilgili değerli bilgiler
mevcuttur.
İbn Sina’nın Şifa’daki Cevami’nin sonu ve Kitabü’l-Levahik
ve el Medhal ila Sına’ati’l – Musika isimli eserleri günümüze ulaşmamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder