Siyer-i Nebi
Rabbini en iyi tanıyan ve en güzel şekilde tanıtan
Sevgili'nin hayat hikâyesi
Siyer-i Nebi, Rabbini en iyi tanıyan ve insanlara en güzel
şekilde tanıtan Efendimizin mübarek hayatıdır. Rabbinin terbiye ettiği yüce
ahlak sahibinin, canımızdan ziyade sevdiğimiz ve onu sevmekle Rabbimizin
sevgisini kazanabileceğimiz sevgilinin, hem de en sevgilinin hayat hikâyesidir.
Efendimiz aleyhisselam, Allah'a ve ahiret gününe iman eden
ve Rabbini çokça zikreden müminlerin en güzel örneği, önderi ve rehberidir.1 O,
Kaf dağının ardında yaşayan bir masal kahramanı değil; bizden, içimizden
biridir.
O, babasını hiç görememiş bir yetim, annesini çölün ıssız
bir köşesine gömmek zorunda kalan ve mezarı başında gözyaşı döken, henüz altı
yaşında öksüz kalmış bir çocuktur. Anne ve baba sevgisinden mahrum yaşayanların
gözlerinde o mübarek yetim canlanır.
Geçinmek için dağlarda koyun güden kimsesiz bir çoban,
dürüstlükten başka sermayesi olmayan genç bir tüccardır O. Baba parası yemeyen
ve ekmeğini taştan çıkaran yiğitlerin yüreğinde onun sabrı ve direnci vardır.
O, çevresindeki kötülük ve çirkinliklere karşı kendisini
koruyan, bataklığın ortasında tertemiz kalabilmenin mücadelesini veren
faziletli bir kimsedir. Asrın manevi çöküntüsüne güzel ahlakıyla meydan
okuyanların ve gençliğini Allah yolunda harcayan müminlerin dayanağı, sığınağı
ve ideali O'dur.
Efendimizi bir yetim olarak bulup da himaye eden yüce
Allah2, Kureyş'in en zengin ve en temiz kadınını onun karşısına çıkarmıştır.
Evlenmeye imkânı olmayan, evliliği aklından dahi geçiremeyen ahlak abidesi,
herkesin evlenmek istediği ancak kapısından geri çevrildiği bir hanım
efendiyle; Hz. Hatice'yle evlenmiştir.
Allah Teâlâ kendisini seven ve sadece kendisine güvenen
kullarını hiçbir zaman yalnız ve yardımcısız bırakmamıştır.
O, hanımı Hatice'nin ardından gözyaşı döken ve ölünceye
kadar onu hayırla yâd eden vefalı bir eş, çocukları kucağında vefat eden acılı
bir baba, namazda omuzlarına çıkan torunlarını rahatsız etmemek için secdesini
uzatan nur yüzlü bir dededir. O kızlarını ayakta karşılayan, torunlarını
mescidin kapısında gördüğünde koşup onları kucaklayan, sarılıp bağrına basan, Medine'nin
yetim çocuklarına öz babalarını aratmayan sevgi peygamberidir.
Efendimiz, oğulları Kasım ve Abdullah vefat ettiğinde çok
üzülmüş, soyunun kesileceğini ve adının yok olmaya mahkûm olacağını
söyleyenlere karşı sabır göstermiştir. Oğlu kadar çok sevdiği Zeyd bin Harise
şehit düştüğünde hıçkıra hıçkıra ağlamış, kızları ve torunları gözleri önünde
can vermiştir. Ömrünün son günlerinde üzerine titrediği ve çok sevdiği küçük
yavrusu İbrahim can çekişirken, Uhud dağına bakmış: "Ey Uhud dağı, şu yaşadığım
acı ve ızdırabı sen taşıyamaz ve paramparça olurdun" diyerek yüreğindeki
yarayı ifade etmiştir. Ancak hiçbir zaman Rabbine isyan etmemiş, Uhud dağından
çok daha güçlü olmanın mücadelesini vermiştir.
Aradan geçen yıllar ona ebter diyenleri tarihin karanlıklarına
gömmüş, yetişen nesiller, minarelerden yükselen sesler Rabbini çok seven aziz
peygamberi hiçbir zaman unutmamıştır.
Yavrularını, sevdiklerini, kendilerini hayata bağlayan
şeylerini kaybedenler hep O'nu düşünmüş, Allah'tan geldik ve O'na döneceğiz demişlerdir.
O, Allah'ın mesajını kullarına anlatan ve
açıklayandır."Siz ateşe düşmek istiyorsunuz, ben ise kuşaklarınızdan tutup
sizi korumaya çalışıyorum" diyendir.Kendisine taş atanlara, dişlerini
kıranlara ve işkence edenlere dua eden, onların bağışlanması için geceleri
gözyaşı dökendir.
O, bizim içimizden biri, sıkıntıya uğramamıza üzülen, bizim
için endişe eden, bize şefkat ve merhamet gösterendir. O, ben sizin babanız
gibiyim, diyerek bizi kendisinden ayırmayan, omzunda kerpiç taşıyan, açlıktan
midesine taş bağlayandır.
O, Allah'ın üzerine yemin ettiği yüce hayatın sahibi, ilahi
kelamın ete kemiğe bürünmüş halidir. Onu sevmek, ona tâbi olmak, onun davasını
anlayabilmek onun hayatını en güzel şekilde öğrenmekle mümkündür. Siyer-i Nebi
Rabbimizin rahmetine, efendimizin şefaatine ulaştıran pek mübarek bir ilimdir.
Ashab-ı kiramı takip eden nesil Efendimiz ve arkadaşlarının
hayatını Kuran öğrenir gibi öğrenmiş ve çocuklarına
titizlikle öğretmişlerdir. Zira onu tanımayan, mücadelesini bilmeyen kimseler
pek çok hayırdan mahrum kalmıştır.
Hz. Peygamber vefat ettiği günün sabahında ayağa kalkıp
namaz kılmakta olan ashabını seyretti. Onların namaz kılışı ve cemaate
verdikleri önem onun gül yüzünü tebessümle doldurdu. Müslümanların aklında
kalan son görüntü işte o gülümseme oldu. Bu site onun yüzündeki bu tebessümü
bir nebze daha arttırmak üzere hazırlandı.
1-Ahzâb Sûresi 21.Ayet
2-Duha Sûresi 6.Ayet
3-İbn Sa'd, c. 1, s. 139t
4-Bakara Sûresi 156.Ayet
5-Nahl Sûresi 44.Ayet
6-Müslim, Fezâil 19; Rikâk 26; Tirmizî, Edeb 82
7-Tevbe Sûresi 128.Ayet
8-Sünen-i Ebû Davud, c.l, Hadîs No: 8; Muvatta, Kıble 1;
Ahmed İbn-i Hanbel, II,247, 250
9-Hicr Sûresi 72.Ayet
Derleyen: Ömer Faruk KARA
Din Kült.ve Alk.Bilg. Öğretmeni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder