[ İBADETİN FERDÎ ve SOSYAL
FAYDALARI ]
İbadet, sözlükte boyun eğme,
teslimiyet içinde tabi olma, tapınma, kulluk etme anlamlarına gelir. Dinî bir
terim olarak ibadetin ifade ettiği manayı açıklamak üzere, "Mükellefin
Rabbına duyduğu saygıdan ötürü nefsinin isteklerine karşı durması,
Yaratıcı'sının emirlerine uygun davranmasıdır.", "Niyete bağlı olmak
kaydıyla işlendiğinde sevap kazanılan fiildir."(1) "Kulun Allah'a
karşı kulluk ve bağlılığını sözler ve hareketlerle ifade etmesidir." Ve
"Cenab-ı Hakka hem şükran borcunu ödemek, hem de bağlılığı ve sevgiyi
göstermek için yapılan fiil ve hareketlerdir." (2) gibi çeşitli tanımlar
yapılmıştır. İbadet edene "abid", ibadet edilene "ma'bud"
ve ibadet edilen mekana da "ma'bed" denir.
İslâm'da ibadet, insanın
yaratılışının asıl gayesi, imanın zaruri bir sonucudur. "Cinleri ve
insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım." (3) ayeti, yaratılışın
temel gayesinin Allah'a kulluk olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. İslâm'ın
temelini iman ve ibadet oluşturur. Peygamberimizin hadis-i şeriflerinde
İslâm'ın ne olduğu gerçek manasıyla tarif edilerek ortaya konulur. Hz.
Peygamber (s.a.s.) buyurmuştur ki: "İslâm beş temel üzerine bina
edilmiştir. Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve Rasulü
olduğuna şehadet etmek, Namaz kılmak, Zekat vermek, Beyt-i haccetmek ve Ramazan
orucunu tutmak." (4)
İslâm alimleri arasında
İslâm'ı tarif etmesi ve şartlarını ortaya koyması bakımından büyük şöhret
kazanan bu hadis, dikkat edilecek olursa iki kısımdan ibarettir. Birinci kısım
Allah'tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in O'nun kulu ve Rasulü
olduğuna şehadet etmek; ikinci kısım ise, namaz, zekat, hac ve oruç gibi ameli
ibadetleri ifa etmektir. Kısacası İslâm, şahadet ve amelden ibarettir. (5)
Dinler tarihini
incelediğimizde, gerek hak din olsun, gerekse batıl din olsun, içinde ibadet
olmayan, emirler ve yasaklar bulunmayan hiç bir dine rastlamak mümkün değildir.
Allah katında yegane din olan İslâm (6) dininde de ibadet vardır ve zorunludur.
Kişi mü'min olduğu müddetçe, buluğ çağından itibaren ölümüne kadar ibadet
etmeye mecburdur. Allah Teala'nın "Ölüm sana gelinceye kadar Rabbına ibadet
et." (7) emri bu mecburiyeti açıkça ifade etmektedir. Yapmaya mecbur
olduğumuz tüm ibadetler kul oluşumuzun idraki içinde ancak ve ancak Allah’ın
rızasını kazanmak, O'na layık kul olmak azmi ve gayretiyle yapılması halinde
anlam kazanır ve gayesine ulaşır. Günde beş vakit kıldığımız namazların her
rekatında okuduğumuz Fatiha suresindeki "Ancak sana ibadet eder ve ancak
Sen'den yardım isteriz." (8) ayeti, yapılması icab eden tüm ibadetlerin
ancak Allah için ve O'nun rızasını kazanmak maksadıyla yapılması gerektiğini
kesin olarak ifade etmektedir.
Dünya hayatında mutluluk ve
huzurla geçip giden bir hayat yaşamanın, ebedî bir hayat olan ahirette de
zarara uğramamanın ve hüsranda kalmamanın, kurtuluş, felah, mutluluk, esenlik
ve saadette olmanın tek çıkar yolu, iman ettikten sonra yapılması gereken
ibadetleri yapmaktır. Bu hakikat Asr suresinde özlü olarak ifade edilmektedir:
"Asra andolsun ki, insan ziyandadır.
Ancak inanıp iyi işler
yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler
ziyanda değillerdir." (9)
"Yaratana karşı kulluğun
başlıca göstergesi ibadettir. İbadetsiz bir müslüman, acaba kendini itaatkar
bir mü'min sayabilir mi?
Bugün Rabbının istek ve
emirlerini yerine getirmeyenin, yarın O'ndan ne istemeye hakkı olur? Gökteki ve
yerdeki bütün varlıklar O'na bağlılıklarını sürdürürken, hele inanan bir
müslümanın ibadet etmemekte dayatmasının manasını anlamak mümkün değildir.
Cenab-ı Hakk'ın salih ve abid
bir kulu olabilmenin ve böylece ulvî derecelere ulaşabilmenin, kendimizi O'nun
azabından ve gazabından kurtarıp, rahmetine kavuşabilmenin yegane şartı
ibadetlerimize devam etmektir. İbadetlerimiz sayesinde yüzümüz nurlanacak,
günahlarımız eriyecek ve Rabbımız bizlerden razı olacaktır. Sonsuz ve ebedî
olan ahiret hayatı ibadetsiz, ahlâksız, hayırsız nasıl kazanılır? Şu kısa
ömrümüzü Rabbımız tarafından bizlere emredilen, Peygamberimiz (s.a.s.)'in
uygulamalı olarak bildirdiği ibadetlerimizi ihmal etmeden, onları vaktinde ve
şartlarına uygun bir şekilde yaparak değerlendirmeliyiz. İbadetlerin terkinden
doğacak ve sonucu terkedilen ibadetin cinsine göre ahirette uygulanacak olan
cezalara asla özenmemeliyiz." (10)
İnsanın ibadet etmekle zarara
uğraması, sıhhatinden, servetinden, vaktinden ve şahsiyetinden bir şey
kaybetmesi asla söz konusu değildir. Aksine ibadetin, insanın fert olarak
kendine ve topluma kazandırdığı faydalar sayılamayacak kadar çoktur. İbadetin
kazandırdığı faydalar genel olarak dinî, ferdî ve sosyal olmak üzere üç kısma
ayrılır.
1- İbadetin Dinî Faydaları:
İbadetlerin başı, dinin
direği ve temeli olan namaz ibadeti Allah ile kul arasında bağ kurar. Beş vakit
namazı vaktinde, usul ve şartlarına uygun olarak kılanların, büyük günahlardan
uzaklaşmaları ve el çekmeleri sebebiyle diğer günahlarının affedileceği ayet ve
hadislerle sabittir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur: "Ey Muhammed! Sana
vahyolunan kitabı oku. Namazı dosdoğru kıl.
Şüphesiz ki namaz, insanı
fuhuş ve kötü şeylerden alıkoyar. Allah'ı anmak elbette büyük bir ibadettir.
Allah ne yaptığınızı çok iyi bilir." (11), "Namazlarında huşu içinde
bulunan mü'minler kurtuluşa ermişlerdir." (12)
Hz. Peygamber: "Sizden
birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve her gün beş kere bu nehirde
yıkansa kendisinde kir diye bir şey kalır mı? diye buyurdu. Sahabe: Hayır
kalmaz. dediler. bunun üzerine, Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: Beş vakit
namaz da böyledir. Suyun kirleri temizlediği gibi günahları temizler."(13)
Kılınan namazların, büyük günahların dışında kalan küçük günahlar için keffaret
olduğu bir hadiste şöyle buyrulur: "Büyük günah işlenmediği sürece, beş
vakit namaz ile Cuma namazı diğer Cumaya kadar işlenen günahları örter."
(14)
2- İbadetin Ferdî Faydaları:
Beden ile yapılan
ibadetlerden olan namaz ibadeti, kulu Allah'a yaklaştırır. Kişiyi sabır ve
şükre alıştırır. İnsanın ruhunu, iradesini ve moralini güçlendirir, stresten ve
ruhî sıkıntılardan kurtulmasında önemli rol oynar. Hergün, günün belli
vakitlerinde namaz kılan mü'min dünyanın hırs, kötülük ve gösterişlerinden
korunmuş olur. Huşu içinde kılınacak namaz; ihlas, takva ve güzel ahlâkın
meydana gelmesini sağlar.(15)
Kur'an-ı Kerim'de şöyle
buyrulur: "Sabırla, namazla Allah'tan yardım dileyin. Şüphesiz bu, Allah'a
saygı gösterenlerden başkasına ağır gelir."(16)
Hz. Peygamber bir hadisinde
şöyle buyurmuştur: "Dünyanızdan bana kadın ve güzel koku sevdirildi. Namaz
ise gözbebeğim kılındı." (17) Hz. Peygamber'in üzüntü ve keder zamanında
huzur ve sükuna kavuşmak için: "Ey Bilal, kalk, ezan oku da namaz kılalım
ve huzura kavuşalım."(18) dediği nakledilir.
Beden ile yapılan bir ibadet
olan oruç ibadeti insanın nefsini dizginlemesini ve kendisinden başkalarını da
düşünmesini sağlaması sayesinde kişiyi manevî bir haz ve mutluluğa ulaştırır.
Mal ile yapılan ibadetlerle
insan, toplumda beraber yaşadığı insanlara yardım etmek ve onların
ihtiyaçlarının karşılanmasında katkıda bulunmak suretiyle, insanî ve vicdanî
görev ve sorumluluğunu yerine getirmenin rahatlığı içinde daima sevinç ve
mutluluk duyar. Varlıklı insan, sahip olduğu mal-mülk ve servetinden belli bir
miktarı zarurî ihtiyaçlarını kendi imkanları ile yeterince karşılayamayan
insanlara vermek suretiyle, o insanların sevgisini ve gönüllerini kazanır.
Yaşadığı çevrede büyük küçük herkes tarafından sevilen ve sayılan bir insan
olur. Böylelikle dinin kendisine yüklediği görevi samimiyetle yerine getiren
zengin mü'min, cimrilikten kurtulup cömert, yardımsever ve hayırsever bir insan
olur. Ayrıca gönlünde her zaman yer tutabilmesi mümkün olabilecek olan kibir ve
büyüklenme duygusundan kendini kurtarma yolundaki azim ve gayretini fiilî
olarak ortaya koymuş olur.
3- İbadetin Sosyal Faydaları:
Kulu Allah'a yaklaştıran
namaz, ırk, dil, renk, ülke, fakir ve zengin ayrımı yapmaksızın mü'minleri bir
safta toplar ve toplum şuurunu güçlendirir. Sosyal kaynaşmayı ve dayanışmayı
gerçekleştirerek toplumda birlik ve beraberliği kuvvetlendirir.
Zekat ibadeti, İslâm'daki
sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın gerçekleşmesini temin eder. Dinen fakir
olanların, zengin ve servet sahibi olanların mallarında yine dinin belirlediği
belli bir hakları vardır. Zenginlerin bir kısım mallarını fakirlere, yoksullara
vermeleri farz kılınmıştır. Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Onların
mallarında dilenen ve mahrun olanlar için belli bir hak vardır." (19)
Hac ibadeti, dünyanın çeşitli
bölgelerinden milyonlarca müslümanı renk, dil ve ülke ayrımı gözetilmeksizin
bir araya getirir.
Dünyanın değişik ülkelerinden
gelen müslümanların birbirleriyle tanışıp görüşmelerine, ekonomik bakımdan
bütünleşmelerine, düşmanları karşısında tek saf halinde yardımlaşmalarına zemin
hazırlar. Hac, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan mü'minler
arasındaki kardeşlik
bağlarını güçlendirir. Arap olanla olmayanın, siyahla beyazın takva dışında
herhangi bir üstünlüğünün bulunmadığı inancını vicdanlara ve zihinlere
yerleştirir. (20)
Sonuç olarak ibadetler,
imanın görüntüsü ve koruyucusudurlar. İnanan insanı ruhen olgunlaştırır ve
günlük hayatının düzenli olmasını sağlarlar. İbadetler, kalblere Allah
sevgisini ve korkusunu yerleştirir, her türlü kötü düşüncelerden arındırır.
İnsandaki sorumluluk duygusunu arttırıp dürüstlüğe sevkeder. İbadetlere samimi
olarak devam eden mü'minler, daima Allah'ın emirlerini yerine getirir,
yasaklarından şiddetle kaçınır, alçak gönüllü, güler yüzlü ve tatlı dilli olur
ve güzel ahlâkla bezenirler. Neticede ibadetler, inanan insana Allah'ın
rızasını, hoşnutluğunu, dünya ve ahiret mutluluğunu kazandırır.
1- İslam'da İnanç İbadet ve
Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, c. II, s. 330, İstanbul 1997.
2- Osman Pazarlı, Din
Psikolojisi, s. 189, İstanbul 1972.
3- ez - Zariyat, 56.
4- Buhâri, I, 8; Müslim,
I,45.
5- Doç. Dr. Talat Koçyiğit,
Hadislerin Işığında İman İbadet Ahlak, Ankara 1974.
6- Âl-i İmran, 19.
7- el-Hıcr, 99.
8- el-Fatiha, 4.
9- el-Asr, 1-3.
10- O. Fehmi Dursunoğlu,
İhmalin Acı Sonu, s. 40-41, İstanbul 1986.
11- el-Ankebut, 45.
12- el-Mü'minun, 1-2.
13- Buhâri, Mevakit, 6;
Müslim, Mesacid, 283; Tirmizi, Edeb, 80,90; Nesai, salat, 7; İbn Mace, İkame,
193.
14- Müslim, Tahare, 14,15;
Tirmizi, Mevakit, 46; İbn Mace, Tahare, 79, 106; İbn Hanbel, Müsned, II, 229,
358, 400.
15- Doç. Dr. Hamdi Döndüren,
Delilleriyle İslam İlmihali, s. 194, İstanbul 1991.
16- el-Bakara, 45.
17- Nesai, İşretü'n Nisa, 1;
İbn Hanbel, III, 128, 199, 285.
18- Nesai, Mevakit, 46; İbn
Hanbel, I, 206, 268, 280, V, 388.
19- el-Mearic, 24-25.
20- Doç. Dr. Hamdi Döndüren,
a.g.e., s. 562.
Diyanet Aylık (Sayı:108)
Sayfa:10/21
İbrahim MALKOÇ
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Meslek Yüksekokulu Öğr. Gör.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder