NAMAZIN FERT VE İCTİMAİ FAYDALARI
“Her
din yaratıcı kudret karşısında boyun eğmek ve kutsal ile bağlantı kurmak temeli
üzerine kurulur ve her dinde bunu sağlamak üzere öngörülen merasimler bulunur.
İslam dininde yüce yaratıcı Allah’a yaklaşmanın yolu, O’na yükselmenin basamağı
ve bu bakımdan en parlak ve önemli ibadet, namaz ibadetidir. Bu özelliğinden
dolayı namaz diğer bütün ibadetlerin özü ve özeti sayılmıştır. Nitekim Hz.
Peygamber bir hadislerinde “Namaz dinin direğidir” (Tirmizi, “İman”, 8) buyurmuş, secdeyi de kulun Allah’a en yakın
olduğu hal olarak nitelendirmiştir. (Müslim,
“Salat”, 215)
Kelime-i
şehâdetten sonra İslam’ın en önemli rüknü olan namaz, günde beş ayrı zaman
diliminde olmak üzere kadın ve erkek her müslüman için bir görevdir. Esasen namaz
ibadetinin hiçbir amaç ve hikmeti olmasa bile, diğer ibadetlerde olduğu gibi,
namaz ibadetini sırf inanılan dinin bir gereği, yüce yaratıcının bir emri
olduğu için, hiç değilse bunun için yerine getirmelidir.” (İlmihal I, Türkiye Diyanet Vakfı, s.220)
Türkçe’de
“namaz” olarak kullandığımız bu kelime farsçadır. Dilimize Farsça’dan
geçmiştir. Arapça’sı “salât”tır. Salat kelimesi Arapça’da, “dua etmek, övmek,
tazim etmek” gibi anlamlarda da kullanılır.
“Salat
–namaz; tekbir ile başlayıp, selam ile son bulan, belli söz ve hareketleri
kapsayan çok yüce bir ibadetin özel adıdır.
Mü’minlere
günde beş defa emredilen bu ibadeti içerisinde dua, Allah’ı tesbih (O’nu noksan
sıfatlardan uzak bilme), ta’zim (büyük tanıma), tekbir (O’nu ulu bilme), secde,
O’na saygı ve şükür bulunduran bir kulluktur.” (K. Ece Hüseyin, İslam’ın Temel Kavramları, s.570)
Kur’an-ı
Kerim’de yüce Allah: “Namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerle birlikte siz
de rükû edin.” (Bakara 2/43)
“...
Namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.” (Nisa 4/103)
“...
Namazı kılın ve ortak koşanlardan olmayın.” (Rum 30/31)
“Namazı
dosdoğru kılın, zekatı verin, Resûle itaat edin ki size merhamet edilsin.”(Nur 24/56) buyurarak, birçok ayette
zekatla birlikte zikrederek namazı Müslümanlara farz kılmıştır. Kur’an-ı
Kerim’de yüce Allah, defalarca namazdan bahsederek, namazı adabına uyarak
dosdoğru kılmamızı (Ankebut 29/45,
Lokman 31/17, Ra’d 13/22, İbrahim 14/31, vd.) namazları korumamızı, -namaza
devam etmek, vaktinde kılmak, titizlik ve özen göstermek- (Mü’minun 23/9, Me’aric 70/34) namazda huşu içerisinde olmamızı (Mü’minun 23/2), namazları sürekli
kılıp aksatmamamızı (En’am 6/92, Me’aric
70/23) istemektedir.
Önceki
ümmetlerin de namaz kıldıklarını Kur’an-ı Kerim’den öğreniyoruz. (Bakara 2/83, Al-i İmran 3/39, Enbiya
21/73, Hud 11/87)
Peygamber
efendimiz (s.a.v): “İslam beş temel üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah
olmadığına Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak,
zekatı, haccı ve ramazan orucunu yerine getirmektir.” (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih, İman Bölümü, Hadis No:8) buyurarak,
namazı kelime-i şehadetin ardından zikretmiştir.
İslam’da,
Tevhid akidesine imandan sonra, ikinci olarak namaz emri gelir. Hz. Peygamber
(s.a.v), Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken kendisine: “Onları Allah’tan başka
ilah olmadığına, benim de Allah’ın Rasülü olduğuma inanmaya çağır. Eğer bunu
kabul ederlerse kendilerine, Allah’ın gece ve gündüz her gün beş vakit namazı
farz kıldığını bildir. Eğer bunu da kabul ederlerse zenginlerinden alınıp
fakirlerine verilmek üzere malları konusunda Allah’ın zekâtı farz kıldığını
kendilerine bildir.” (Sahih-i Buhari
Muhtasarı Tecrid-i Sarih, Zekat Bölümü, Hadis No: 702) buyurmuşlardır. Ayet
ve hadislerde, İslam’ın özü olan Tevhid’den hemen sonra namaz emrinin gelişinin
sebep ve hikmeti üzerinde iyice düşünmek gerekmektedir.
NAMAZIN FERDÎ FAYDALARI
1. Namaz ibadetlerin bir sentezidir.
“Namazda
kulun yapabileceği birçok ibadet iç içe bulunmaktadır. Namazda, dua, secde,
rukû, kunut, kıraat (Kur’an okuma), zikir, tesbih, hamd etme, tekbir, inabe
(boyun bükerek tevbe), tazarru’ (yakarış), tevazu (gereği gibi saygı),
teslimiyet gibi ibadetlerin hepsi vardır. Namaz, ibadetlerin bir toplamıdır” (K. Ece Hüseyin, İslam’ın Temel Kavramları,
s.575) Bundan dolayıdır ki, Namaz’ı gereği gibi kılan kişi aynı zamanda
birçok ibadeti yapmış olur. Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah: “Allah’ı anmak (olan
namaz) elbette en büyük ibadettir.” (Ankebut
29/45) buyurarak namazın en büyük ibadet olduğunu bildirmiştir.
2. Namaz, insanı hayasızlıktan ve
kötülükten alıkoyar.
Kur’an-ı
Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da
dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı
anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor” (Ankebut 29/45)
“Ayetteki
kesin ve net ifadeden anlaşıldığı gibi, Yüce Rabbimiz, adetâ garanti
verircesine namazın mü’minleri her türlü kötülükten ve çirkin şeylerden
koruyacağını belirtmektedir. Bu elbette namazın huşu ve hudû içerisinde ve
şuurla edâ edilmesine bağlıdır. Namazının her rekatında Fatiha’yı okurken:
“Ancak
sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz. Bizi dosdoğru yol üzerinde
daim eyle” diyen ve yine namazında defalarca “Allahu Ekber” diyerek en büyük
olanın, en yüce olanın sâdece Allah olduğunu ilan eden bir mü’min, eğer bu
söylediklerinin farkında ise bunları inanarak söylüyorsa verdiği bu söze ters
düşecek bir takım işler yapması elbette zorlaşacaktır.” (Göngör Mevlüt, Kur’an Penceresinden Bakış, s.152)
“Enes
b. Malik’ten (r.a.) rivayet ediliyor: Ensardan bir genç namazlarını daima
Peygamberimiz (s.a.v) ile birlikte kılıyor, ancak fuhuş ve hırsızlık gibi her
çeşit günahı da işliyordu. Bu durum Peygamberimize (s.a.v) anlatılınca şöyle
buyurdu: “Namaz mutlaka onu haramlardan alıkoyacaktır.” Çok geçmeden bu genç
tevbe etti ve durumu düzeldi. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v): “Ben size
demedim mi” dedi. (Zuhayli Vehbe,
Tefsirul Münir, c.10, s.531)
“Namazın
Kur’an okuma ile bütünleştirilmesi de çok anlamlıdır. Düşününüz: günde beş defa
Allah’ın huzuruna çıkan mü’min, namazının her rekatında Kur’an’dan bazı
âyetleri okur. Okuduğu o âyetlerde: Doğru olunuz, âdil olunuz, birbirinize iyi
muamele ediniz, yalan söylemeyiniz, aldatmayınız gibi emirler vardır. Yine o
ayetlerde, peygambere itaat ediniz, anne-babanıza iyi muamele ediniz, içki
içmeyiniz, zina etmeyiniz, gibi emirler vardır. Böylece mü’min, hayatı boyunca
onları okuyarak Kur’an ayetleri ile olan irtibatını kesmemiş olmakta, inandığı
kitabın mesajı kulağında ve gönlünde devamlı diri kalmaktadır.” (Güngör Mevlüt, a.g.e., s.153)
3. Namaz, Allah’ı hatırlatarak O’nunla olan
bağ sürekli diri tutulur.
Rabbimiz
şöyle buyuruyor: “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O
halde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” (Tâhâ 20/14) Ayette de görüldüğü gibi namazla da Allah’ı anmamız
isteniyor. Günde en az beş defa Rabbimizin huzuruna çıkıp O’nu Kur’an okuyarak,
tekbir getirerek, hamd ederek anıyoruz. Böylece kendimizi dünyaya dalmaktan
koruyor, Mevla’mızı hatırlıyoruz.
4. Namaz, kullar için günahların ve
masiyetlerin eserlerinden temizlenme sebebidir.
Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Ne dersiniz? Sizden birinizin kapısında bir akar su
olsa da her gün beş defa yıkansa bu, onun kirinden geriye bir şey bırakır mı?
... Sen ne dersin?” Orada bulunanlar: “Kirinden hiçbir şey bırakmaz” dediler.
Rasülullah (s.a.v): “İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah beş vakit namazla
hataları (günahları) siler.” (Sahih-i
Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih, Namaz Vakitleri Bölümü, Hadis No:330)
Namazdan
önce abdest alınarak maddi temizlik yapılmış olur. Böylece günde beş defa
namazını kılan kişi, hem maddi hem de manevi temizliği beraberce uygulayarak
her iki türlü kirlerinden de arınmış olur.
Bir
başka hadiste Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Büyük günahlar
işlemedikçe, beş vakit namaz; bir sonraki cumaya kadar, cuma araların kalan
günahlara kefaret olurlar.” (Riyaz’üs
Sâlihin Tercüme ve Şerhi, c.4, s.283)
Yine
aynı şekilde Rasülullah (s.a.v.) efendimiz şöyle buyuruyor: “Her kim Allah’ın
emrettiği gibi abdestini tastamam alırsa, o abdestle kıldığı namaz beş vakit
namaz aralarındaki günahlara kefaret olur.” (Büyük Hadis Külliyatı, Rüdani c.I, s.142)
Namaz
hadislerde de görüldüğü gibi, kişiyi günahlardan arındırır. Bunun için
Peygamberimiz: “Amel edin, amellerinizin en hayırlısı, namazdır.” Buyurmuştur. (Büyük Hadis Külliyatı, Rüdani, c.I, s.143)
5. Namaz, Huzur ve Sukun Kaynağı ve de
Sabır Eğitimidir.
Huzeyfe
(r.a.) bakınız ne diyor: “Allah Rasülü (s.a.v)’nün başına üzücü bir durum
geldiği zaman namaz kılardı.” (Rüdani,
a.g.e., c.I, s.143)
Sıkıntı
ve üzüntülerinden namazla kurtulan efendimiz, bize ne güzel yol gösteriyor.
Zaten Yüce Mevla’mız da şöyle buyurmuyor mu? “Ey iman edenler sabırla ve
namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 2/153)
“Namaz,
yaşadığımız, dağdağalı, gürültülü ve süratli hayat içinde bulunan insanı bu
ortamdan ayırıp Yüce Rabbıyla baş başa getirerek onu huzur, güven ve sukunete
erdirecek yegane vasıtadır.” (Güngör
Mevlüt, a.g.e., s.151)
“Namaz
müslüman için anne kucağından daha emin bir sığınaktır. Zayıf, güçsüz, çaresiz,
dayanıksız ve kendi işini yeterince görmekten aciz çocuklar annelerinin
kucağına sığınarak emniyete kavuşurlar, o kucağı sahibinden korunma, şefkat ve
merhamet; ihtiyaçlarının onun tarafından karşılanmasını isterler. Ne zaman bir
tehlike görseler, birileri tarafından incitilseler, ya da aç-susuz kalsalar,
huzuru o kucakta ararlar. Namaz, mü’min için böyle bir sığınak, böyle bir huzur
ve emniyet makamıdır. Namaz onun ruhunun gıdası, derdinin dermanı, yaralarının
merhemidir.” (K. Ece Hüseyin, a.g.e.,
s.576)
6. Namaz, vaktin düzenlenmesini ve
kıymetini öğretir.
Müslüman
kişi güne, güneş doğmadan kılınan sabah namazıyla başlar. Daha sonra
gündüzleyin öğle ve ikindiyi kılar. Güneş battıktan hemen sonra akşam, daha
sonra da yatsıyı kılar. İşte bütün bu belirli zaman diliminde kılınan namazlar
kişiye zaman bilincini kazandırır. Böylece namaz, kişinin hayatını disipline
etmesinde en büyük yardımcıdır.
Namaz,
her işi zamanında yapma, günlük hayatı verimli bir şekilde tanzim etme ve
zamanı en iyi bir şekilde değerlendirme özelliklerini mü’mine kazandırır. Bunun
için Rasulullah (s.a.v)’a: “Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?” diye
sorulmuş. Rasulullah (s.a.v) da: “Vaktinde kılınan namazdır.” Buyurmuşlardır. (Rüdani, a.g.e., s.146)
7. Namaz kurtuluşa erdirir
Kuran-ı
Kerim’de Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz
kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.” (A’la
87/14,15)
Rasülullah
(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim namazın sabit bir farz olduğunu bilip (kılarsa)
cennete girer.” (Rüdani, a.g.e., c.I,
s.144)
Namaz,
ayrıca kişiye daha birçok fayda sağlar. Namaz, zayıf olan insanı kudreti sonsuz
olan Allah’a bağlayan ve yalnız O’na baş eğilmesinin manevi eğitimini yaptıran
bir ibadettir.
Namaz
bütün yönleriyle mü’min için bir öğretim ve eğitim metodudur.
Namaz,
öncelikli olarak nefsine karşı Allah yolunda cihad etmeyi öğretir.
Namaz
müslümanın hayatında vazgeçilmez bir yeri vardır. Peygamber efendimiz (s.a.v):
Çocuklarınıza yedi yaşlarındayken namazı emredin, on yaşında (eğer kılmazlarsa)
dövün. Yataklarını da ayırın” (Rüdani,
a.g.e., c.I, s.147) buyurarak, Namazın henüz küçükken kılınmasını ve
öğretilmesini istemiştir.
Namaz
o kadar önemlidir ve de faydalıdır ki hangi durum ve şart olursa olsun terkine
müsaade edilmemiştir. Hastalık, yolculuk, her türlü sıkıntı ve hatta savaş
anında, bile namaz terk edilmez. Ancak kısaltılabilir, birleştirilebilir bu
kadar. Diğer ibadetlerde ise durum böyle değildir.
Namazın
terki müsaade edilmeyip, Ayet ve hadislerde namazı terk edenler ve namazda
gösteriş yapanlar hakkında açık ve şiddetli uyarılar vardır.
Kur’an-ı
Kerim’de cennetlikler ile cehennemlikler arasında şöyle bir konuşma geçer:
“Onlar cennettedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp
onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
Onlar
şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.” (Müddessir 74/40-43)
Bir
başka ayette ise Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara
ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş
yaparlar.” (Mâ-ûn 107/ 4-6)
Rasulullah
(s.a.v): “Kişi ile şirk arasında namazın terki vardır.” (Rüdani, a.g.e., c.I, s.152) Diğer bir rivayette ise: “Kul ile
Küfür arasında namazın terki vardır.” (Rüdani,
a.g.e., c.I, s.152)
Namaz
kişinin müslüman olduğunun en büyük alametidir. Mü’minin hayatında namaz, kendi
vücudundaki başı gibidir. Namaz olmazsa dinin bedeni başsız kalır.
NAMAZIN İCTİMAÎ FAYDALARI
“Bilindiği
gibi, mü’minler, günlük namazlarını bulundukları her yerde tek başlarına da
kılabilirler, ama cemâatle kılmaları dâima teşvik edilmiş ve daha çok mükâfat
vaat edilmiştir. Cuma ve bayram namazlarını cemâatle kılmak ise zaten zorunludur.
Cemâatle kılınan namazın ayrı bir tadı ve mânevi lezzeti vardır. Bu namazlarda,
zengin, fakir, âmir memur, asker komutan, renk, ırk ve dil farkı olmaksızın her
türlü insan, bir araya gelerek saf bağlayıp aynı yere secde etmek suretiyle
Yüce Allah’ın önündeki eşitliğin fiili eğitimini yaparlar. Böylece, her yaştan,
her bölgeden onlarca, yüzlerce, binlerce insan, iman ve gönül bağıyla Allah
için bir araya gelip omuz omuza, gönül gönüle verip aynı duyguları ve hazzı
paylaşırlar. Her gün günde beş vakit olmak üzere insanları bir araya getirip
toplumu bu kadar birbirine kaynaştıran bir ibadet başka hiçbir dinde yoktur. (Güngör Mevlüt, a.g.e., s.155-156)
Namaz,
toplumda birlik ve dayanışmayı sağlar. Camide toplanıp namaz kılan Müslümanlar,
burada tanışıp, kaynaşırlar. Birbirlerinin dert ve sıkıntılarına ortak olur ve
sevinçlerini paylaşırlar. Birbirleriyle istişare ederek ilim, kültür ve âhlaki
konularda birbirlerine örnek olurlar.
Cemaatle
kılınan namazla, lidere uyma ve birlikte hareket etme eğitimini kazanırlar.
Müslümanlar
namazda aynı yöne yönelerek, tek bir sayfa yer alarak “kıble bilinci” sebebiyle
ümmet şuuruna varırlar. Böylece kardeşlik, din kardeşliği bilinci kazanılmış
olur. Çünkü her namazımızda “ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım
dileriz” derken Rabbimize “biz” diye yalvarıyoruz.
Namazı
hem kendimiz, hem de toplum için büyük bir nimet bilip gereği gibi yerine
getirmeli ve ailemize de ön ayak olmalıyız.
Mehmet ESER