1 Temmuz 2017 Cumartesi

NEFİS, NEFSİN MERTEBELERİ, Nefs-i Emmâre


Nefs-i Emmâre

Bu makama işaret ettiği kabul edilen “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis gerçekten kötülüğü çok emreder. Ancak Rabbimim esirgediği müstesna! Çünkü Rabbim çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.”[1] âyetinde de buyrulduğu gibi bu makamda nefis, şiddetle günah ve yasak olan şeylere yönelir, onların yapılması için çaba sarf eder. Bu makamda nefis, ruhun elinden kurtulmuş, özellikle şehvet ve dünyevi haz ve lezzetlerle, haset, kin, cimrilik, kibir gibi yardımcı kuvvetleriyle, hesap tanımaz, tutulamaz bir hale gelmiştir. Yine nefsi, bu makamda besleyen hevâ, heves, enâniyet ve bencillik çok belirgindir. Nefis, hevâ ile süflî arzulara doğru giderken, enâniyet ile de yaratıcısına bile büyüklük taslayabilecek kadar azıtabilecektir. Yine o ortaklığa bile yanaşmaz, onun arzusu bütün yaratılmışların kendisine muhtaç olması, emrini yerine getirmeleridir. Kendisi hiç kimsenin hükmü altına girmek istemediği gibi hiçbir şeye de muhtaç olmak istemez. Bu makamda beden, nefsin hâkimiyeti altında olduğundan muhâkeme, irâde, şuur gibi hasletler yok olmuştur. Kendinden o kadar emindir ki, mükemmeldir. Şüpheye, pişman olmaya, tövbeye, nasihatlere kulak vermeye çok uzaktır. Bu mertebe de sâlikin devam edeceği zikri, “Lâ ilâhe illallah” seyri, “ilallah” tır.[2]

İmam-ı Rabbânî, peygamberlerin gönderilme hikmet ve maksadının ve şer’i emirlerin aslının bu nefs-i emmârenin, arzularını yok edip, onu kontrol altına almakla ölümüne sebep olmak olduğunu açıklıyor. Şer’i hükümleri yerine getirmenin, nefsi yola getirmede ne kadar önemli olduğunu “Bir şer’i ameli yerine getirmek bin senelik riyâzet ve mücâhededen daha faziletlidir” diyerek dile getirmektedir.[3]

Erzurumlu İbrahim Hakkı da Marifetnâme’sinde yer verdiği bir nazmı ile bizlere nefs-i emmâreyi, çok veciz bir şekilde özetlemektedir.

Bir kalb ki üstadı emare olur / Marifet ülkesinden avare olur

Buhl u hırs ü ucb ü hubb-ı cah ü mal / Hezl ü hümz ü lüzm ü gamz ü kıylü kal

Genç sever, kadın sever, cehil sever / Ahmaktır, unutur, buğz, isyan eder

Çok yer, uyur, kibr eder ve kin tutar / dindarların haline inkarı var

Hem hased, hem oyun, hem zararlı söz / hem neşeli, hareketsiz hali var

Sıfatlarından bir kaçını dedim / bir çoğuda kaldı bitiremedim[4]



[1] Yusuf 12/53
[2] Uludağ, a.g.m. s. 528; Serhendî,  I. 171; Öztürk, a.g.e. s. 116-119; Ayni, a.g.e. s. 273; Yılmaz, a.g.e. s. 264,265;İbrahim Hakkı, a.g.e. s. 956; Elmalı, a.g.e. V. 87; Gazâlî, IV. 83;III. 11
[3] Serhendî, I. 171
[4] İbrahim Hakkı, a.g.e. s. 956

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İMAN - İTAAT

İMAN- İTAAT Bizler bazı şeyleri ya yanlış anlıyoruz yada işimize öyle geliyor o şekilde kullanıyor, davranıyor , savunuyoruz. Alla...