Gurur
İnsanın
kendisinde bulunan vasıf veya maddi- mânevi nimetler karşısında kendisinde bir
fazilet görmeyi ifade eden gurur, nefsin ve şeytanın insanı gaflete düşürüp
oyaladığı hususlardandır.[1]
İnsan,
Allah’ın kendisine vermiş olduğu ilim, mal, makam, güzellik gibi hangi
nimetiyle kime, nasıl gururlanabilir? Sana bu kadar nimeti veren senden bunları
bir an da almaya muktedir değilmidir?
Nefsin
elinde bulunan bu silahın tesiri çoktur ve herkesime karşı kullanır. Ulemâyı
kendilerinde bulunan ilim, bilgi ile mağrur ederde bu ilimle amel etmeyi
akıllarına getirmez. Zaten şeytan da ilmiyle, bilgisiyle mağrurdu da hüsrana
uğradı. Diğer taraftan nefis, ilmiyle amel işleyenleri de yapmış oldukları
amellerle gururlandırmakla meşguldür. Kimini kılmış olduğu namazların çokluğu,
kimini tuttuğu oruçların fazlalığı, kimini farzları bırakıp nafilelerle
meşguliyetle, kimini gittiği hacların fazlalığı, kimini okuduğu Kur’ân-ı
Kerîm’le gururlandıdır. Zenginleri de yaptıkları hayrı hasenatın çokluğuyla,
inşa ettiği hayır kurumlarıyla mağrur eder. O nefis, kendilerini bütün bu kötü
sıfat ve çirkinliklerden uzaklaşmak için Hak yoluna adamış olan sâlikleri bile
gururlandırmaktan geri kalmazda çoğu zaman bunda muvaffak olur. Bu kadar
tehlikeli olan gururdan insan, akıl ve ilmiyle; Rabbi, nefsi, dünya ve âhireti
bilip, tanıyarak, her birini düşünüp, kendine çeki düzen verip, perişan
olmaktan, amellerinin boşa gitmesinden kurtularak kurtuluşa ermeye
çalışmalıdır.[2]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder