İlmin Başı Edeb Sonu
Edeb
Hüsnü hat levhalarının en dikkat çekicilerinden birisi de “Edeb
ya hu!”yazanıdır. Osmanlı’nın ihtişamlı günlerinde dergâhlar edep
mektepleri idi. Dergâhların kapısında, ilk göze çarpan yerde, kocaman bir
levhada “Edeb ya hu!”yazardı. Çünkü ne olursa olsun her dersin ilk maddesi
edeptir.
Edeb olmadan öğrenci öğretmenine saygı duymaz. Edeb olmadan
öğretmen öğrencisine sevgi duymaz. Edeb olmadan ilmin kıymeti bilinmez. Edeb
olmadan huzur ve sükûnet olmaz. Öyleyse edeb nedir?
Sözlüklerde; hayâ, utanma, zerafet, güzel ahlak, nefis
terbiyesi, mahlûka merhamet ve sevgi gibi anlamlara gelen edeb, sahibini
utanılacak davranışlardan alıkoyma duygusudur. Hep okullarımızdaki eğitimin
yetersizliğinden şikâyet ederiz. Çocuğumuzun terbiyesi bozuluyor deriz. Neden
ilim ve teknikte ilerleyemiyoruz? Deriz. Ama nedense edeb nedir? Edebe ne kadar
muhtacız? Çocuğuma edeb öğretebildim mi? Demek çoğu zaman aklımıza gelmez. Edeb
bilmeyen çocuklarımız edeb bilmeyen anne-babadan, öğretmenlerden ve edebden
mahrum arkadaş çevresiyle televizyon, internet, dergi ve gazetelerden olumsuz
yönde etkilenmektedir. Edeb nasıl öğrenilir? Peygamber Efendimiz sallallahu
aleyhi ve sellem’in hayatı bizler için sayısız edeb örnekleriyle doludur. Edeb
ehli insanlar her devirde varolmuştur. Rabbim onları örnek almayı ve o güzel
insanların edebinden hisseler alabilmeyi nasip eylesin.
Yunus Emre’nin şu dizeleri ne kadar dikkat çekicidir:
“Gezdim Halep ile Şam’ı
Eyledim ilmi talep
Meğer ilim bir hiç imiş
İlla edeb illa edeb”
Toplumların sağlıklı olması, huzurla ilerlemesi için edebli,
karakterli bireylere ihtiyaç vardır. Aksi halde her türlü hayâsızlık ve fücûr
toplumun bünyesinde ur gibi büyüyüp gelişecek ve sonunda o milletin sonunu getirecektir.
Nitekim bunun örnekleri mevcuttur. Romalılar, Lut Kavmi, Semud Kavmi gibi
toplumlar edeb dışı davranışlarıyla yok olup gitmişlerdir.
İslamiyet edeb dinidir. Her konuda bizlere üsve-i hasene
olan peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem edeb örneklerini bize yaşayarak
göstermiştir.” Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” Diyen
peygamberimiz konuşmasıyla, tebessümüyle, oturup kalkmasıyla, uyuması ve yemek
yemesiyle kısaca tüm muamelatıyla bizlere edebi öğretmiştir. Onun hayatını
ayrıntılarıyla bilen bir mü’min edebden mahrum kalmaz.
Edebli olmak sadece küfretmemek, yalan söylememek, terbiyeli
olmak, büyüklere saygısızlık etmemekten ibaret değildir. Edeb, görgü kuralları
gereği bıçağı sağ elle, çatalı sol elle tutmak hiç değildir. Edebli olmak
sadece sus pus oturmak, uslu olmak da değildir. Yaptığımız bütün işlerin
kendine göre bir edebi olduğu gibi her âzâmızın ayrı ayrı edebi vardır.
Yüzümüzün, gözümüzün, kalbimizin gibi. Bu çok geniş bir konu. Biz bu konuya
dikkatleri çekmek ve edebin ne olduğu, nasıl kazanılacağı, uygularken nelere
dikkat edileceği gibi hususlarda hepimizin araştırıcı, düşünücü, öğrenici ve
uygulayıcı olmamız gerektiğini vurgulamak istedik.
Edeb tüm hayatımızı kuşatan bir dairedir. Bu daireden ne
zaman dışarı çıkarsak o zaman hem kendimiz hem de başkaları zarar görecektir. O
halde Mevlana Hazretlerinin şu sözlerine kulak verelim:
“Âdemoğlunun eğer edebten nasibi yoksa âdem değildir,
Âdemoğluyla hayvan arasındaki fark edebtir,
Gözünü aç da bak, cümle Kelamullah’a,
Kur’an’ın bütün ayetlerinin manası edebten ibarettir.”
Edeb kelimesi, e, d, b harflerinden oluşmaktadır ve insanın
uyması gereken kuralları ortaya koymaktadır. Eline, diline, beline sahip ol! Bu
söz, insanın kendine ait olmayan bir şeyi almaması, uygunsuz sözler söylememesi
ve kimsenin namusuna helal getirmemesi demektir.
İslam her konuda davranışların nasıl olacağını, iç ve dış
dünyamızın ne şekilde bir yapıya kavuşturulacağını, hayatımızı nasıl yaşarsak
mutlu olacağımızı tespit etmiştir. Bunlara dikkat etmek ve her işimizi İslam’ın
çizdiği ölçülere göre yapmak hem bu dünyada hem de ahirette kazançlı çıkmamızı
sağlayacaktır.
Pek çok İslami kaynakta edebden ve edeb örneklerinden
bahsedilir. İmamı Gazali’nin Kimyayı Saadet’inde” muamelat” bahsinde bu edebler
tafsilatıyla anlatılır: Yemek yemenin edeblerinden tutun da evlenmenin,
alış-veriş ve ticaretin, arkadaşlık ve dostluğun ve daha pek çok konunun
edebleri anlatılır. İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetnamesinde de edebe
ayrıntılarıyla yer verilir. Daha başka tasavvufi eserlerde de bu konu ayrıntılı
olarak ele alınır. Bu eserlere başvurmak ve edeb örneklerini okuyup hayatımıza
tatbik etmek mecburiyetindeyiz. Çünkü İslam edeb dinidir. Peygamberimiz “Din
edebdir.” Buyurmuştur. Edebin ne olduğunu öğrenmek için, sözü erbabına, Allah
dostlarına bırakalım. Bakalım bu konuda neler söylemişler:
İbn-i Abbas radiyallahu anhüma buyurur:
“Bütün edeblerin başı, hem rahatlıkda hem de sıkıntı
zamanında Allah Teâlâ’nın emirlerine uyup, yasaklarından kaçınmaktır.”
Yahya bin Muaz kuddise sirruh buyurur:
“Kim, tam bir edeb ile edeblenirse, Allah Teâlâ'nin sevdiği,
muhabbet ehli kimselerden olur.”
Ebû İmran şöyle demiştir:
“Dört güzel haslet ile üstün hale kavuştum. Beşir bin
Hâris'i rüyamda gördüm. Buyurdular ki: Dört haslete yöneldin, fakat edebi terk
ettin. Halbuki edeb, en önemli iştir.”
İbn-i Atâ kuddise sirruh buyurdu ki;
“Her kim edebden mahrum kaldı, cümle hayırlardan mahrum
kaldı.”
Ebussûd b. Ebuasâir buyurdu ki:
“Allah’ın sevgili kulları, yani veliler, vasıl olduklarına
ancak edeble vâsıl oldular. Yoksa ne çok amel, ne de başka benzerleri ile
değil.”
Adiyy bin Müsafir kuddise sirruh:
“Şu kimse ki; edebini, edeb öğretenlerden almaz; o kendisine
uyanları fesâda götürür.”
Ebû Ali Dekkâk kuddise sirruh buyurur:
“Edebi terk etmek ilâhî huzurdan kovulmağı icab ettiren bir
sebebtir. Her kim padişahların önünde edebsizlik ederse kapıya, kapıda
edebsizlik ederse ahıra bakmağa gönderirler.”
Şeyh Ebû Ali Sakatî buyurur:
“Edeb yolunu tutmadan büyüklerin sohbetinde bulunan
onlardaki faydalardan, nazarlarında mevcud olan feyz ve bereketlerden mahrum
olur. Onlardaki nurlardan kendisinde hiç bir şey zuhur etmez.”
Yusûf u Râzî kuddise sirruh:
“İlmi elde etmek istiyorsan, edebli olmalısın,”
buyurmuşlardır.
Abdülkadir Geylâni kuddise sirruh buyurur:
“Hizmet eden sonunda kendisi de hizmet edilen durumuna
gelir. İtâat eden sonunda kendisi de itâat olunan kişi seviyesine yükselir.
İkram eden sonunda ikram olunan kişi durumuna gelir. Allah'a yaklaşan
yakınlaştırılır. Tevâzu gösteren yüceltilir. Kerem ve ihsan sahibi olmağa
gayret eden şereflendirilir. Güzel edeb sahibi olan, Allah'a yakınlaşır. Güzel
edeb, seni Allah'a yakınlaştırır. Güzel edeb, Allah'a tâatdir. Çirkin
davranışlar ise ona karşı günahkârlıktır.”
Hazret-i Ali radiyallahü anh buyurur:
“Himayen altındakilere iyilik yapmak istersen, onlara
terbiye ve edeb öğret.”
Edeb hakkında söylenmiş şu cümleler de kulağımızın küpesi
olsun:
Edeble varan, lütufla döner.
Edeb; Evliyaullahın delili ve Allah'a kavuşma vesilesidir.
Edeb; Hakka giden yolun azığıdır. Edeb her şeyin başıdır.
Ruhun terakkisi ancak edeble elde edilir.
İnsanla hayvan arasındaki fark, edebdir.
Edeb, aklın dıştan görünüşüdür.
Edeblerin anası, az konusmaktır.
Edebi terk eden, ârif değildir.
Tasavvufun tamamı edebdir.
Hakiki güzellik, ilim ve edeb güzelliğidir.
Edeb; şeytanı öldüren bir silâhtır.
Hakikatden maksad ancak edebdir.
Herşey çoğaldıkça ucuzlar, fakat edebi çoğaldıkça kişinin
değeri artar.
Edeb; Sünnet-i Resûlullaha uygun hareket etmektir.
Edeb; Hâlik Teâlâ’nın sevdiği kullarına bahsettiği ilâhi bir
tılsımdır.
Edeb bir tâc imiş nur-ı Hüda’dan, giy ol tacı emin ol her
beladan.
Edeb öğrenmiş bir insan her haliyle örnek olandır. Edep
öğrenmiş insan, ilim öğrenmede de başarılı olur. Çünkü her şeyi usulüne göre
yapar.
Edeb ehli insan her an Rabbinin huzurunda olduğunu bilir
ve edebten hiç ayrılmaz; yalnızken bile. Edeb ehli ilmin başının edeb olduğunu
bilir, ilim öğrendiği şahsa saygıda kusur etmez. O öğrendiği ilmi edeb
sayesinde kazanmıştır. Sonunda ise yine edebe ulaşmıştır. Yani ilmin başı da
edeb, sonu da edebtir. Çünkü esas ilim Rabbinin huzurunda edebli olmayı
öğrenmektir. O da bunu başarmıştır. Bütün gayesi Rabbinin huzurunda edebi
muhafaza etmektir.
Rabbim cümlemizi edebden mahrum etmesin. Âmin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder